1897 Tesalya Zaferinin Müziksel Kutlaması Celebration Of The Victory Of Thessaly In A Musical Way
ÖZET
Osmanlı imparatorluğunun yenilgilerle dolu çöküş dönemine denk gelen Osmanlı Yunan Savaşı II. Abdülhamid döneminde zafer kazanılmış tek savaştır.
1897 yılının Nisan ayında, Osmanlılar, Yunanlıların sınırlarına kadar ilerlemesi sebebiyle, mecburen, onlara savaş ilan etmişler, zayıflayan askeri ve finansal güçlerini de göz önüne alarak savaşın uzamaması taraftarı olmuşlardır. İşte bu Osmanlı’nın son dönemlerinde meydana gelen savaşta kazanılan tek zafer 6 Mayıs 1897 tarihlerindeki Çatalca (ya da o gün kullanılan adıyla Pharsale) ve sonrasında savaşı sonlandıran Tesalya bölgesindeki Dömeke zaferidir. Bu zafer, Osmanlı imparatorluğunda büyük sevinç uyandırmış ve gerek Osmanlı topraklarına yerleşip hayatlarını burada devam ettiren Levanten müzisyenler gerekse Türk müzisyenler Çatalca zaferini besteledikleri marşlarla kutlamış, böylelikle de müziksel açıdan ölümsüzleştirmişlerdir. Bu bildiri, Çatalca zaferini kutlamak için beste yapan müzisyenler ve bu zafere adadıkları eserlerini içermektedir. Anahtar Kelimeler: Tesalya zaferi marşları, Osmanlı Yunan savaşı ve müzik, Osmanlı zafer marşları, Çatalca zaferi kutlaması
Bestekar, Levanten Müzisyen PAUL CERVATI Kimdir?
Osmanlı İmparatorluğunun Yunanistan’a karşı kazandığı zafer Türkleri olduğu kadar batıdan Osmanlı’ya göç etmiş ve yaşamlarını Osmanlı topraklarında sürdüren Levantenleri de mutlu etmiş, Levanten müzisyenler de II. Abdülhamid’e ithaf ettikleri eserleriyle bu zaferi kutlamışlardır. Paul Cervati’nin tam olarak hangi yıllar arasında İstanbul’da yaşadığını tanımlamak güç olsa da, adı, ilk olarak Osmanlı Bankası Arşiv ve Araştırma Merkezi Kütüphanesinde bulunan 1868 yılının Şark Ticaret yıllıklarında geçmektedir. Osmanlı Devleti’nin ve Türkiye Cumhuriyeti’nin sınırları içinde yer alan ticari merkezleri ve bu merkezlerde gerçekleşen ticari faaliyetleri hem yerel hem de yabancı girişimcilere tanıtmak amacıyla hazırlanan bu yıllıklar, aslında, 19. yüzyılın ikinci yarısındaki Osmanlı’nın ve 1940’lı yıllara kadar Türkiye’nin iktisadi, ticari ve sosyal yaşamı üzerinde, özellikle mikro düzeyde yapılabilecek çalışmalar için önemli yer tutmaktadır. Her yıllıkta yer alan “Professors de Musique” Müzik öğretmenleri listesi, o günlerde aktif faaliyette bulunan, ders veren müzik öğretmenlerinin isimlerini, adreslerini ve hangi çalgı aletinin ya da müzik konusunun (şan, kompozisyon, teori, vs.) hocası ve adreslerinden saray için çalışanların da anlaşıldığı kısa açıklamaları içermektedir. İlk şark yıllığı olan 1868 tarihli İstanbul kılavuzundaki bir ilanda Paul Cervati’nin ismine rastlanmaktadır 11. Üstelik bu yıllıktaki ilanda yalnız Paul Cervati’ye mahsus biyografik bir açıklama da yer almaktadır. (Diğer hocaların sadece adres bilgileri mevcuttur.) İlanda Paul Cervati’nin primotenor (baş tenor) unvanıyla Pasta, Ungher, Rubini gibi zamanının ünlü sanatçılarıyla Avrupa’nın belli başlı tiyatrolarında görev aldığı ve Viyana’daki imparatorluk sarayında müzik öğretmeni sıfatıyla çalışmış olduğu belirtilmiştir. Bu ilan bize Cervati’nin geçmişi hakkında önemli ipuçları vermektedir. Birlikte rol aldığından söz ettiği isimlerden biri olan Carolina Sabathier-Ungher, 1821’de Beethoven’in dokuzuncu senfonisinin prömiyerinde mezzosoprano olarak görev alışıyla profesyonel opera şarkıcılığı hayatına adım atmış, 1820’li yılların sonuna doğru ileri seviyedeki soprano rollerinde şarkı söylemeye başlamıştır. 1840’da emekli oluncaya kadar soprano olarak çalışan Ungher için ünlü opera bestecisi Gaetano Donizetti Parisina D’Este, Belisario ve Maria De Rudenz operalarını yazmıştır 12. İlandaki diğer bir isim olan Guiditta Pasta, yine döneminin ünlü mezzosopranolarından olup, Stendhal’in tasviriyle eşine az rastlanacak bir biçimde kontralto ve soprano seslerini de kolaylıkla çıkarabilen bir opera şarkıcısıdır. Pasta, 1830’da Donizetti’nin Anna Bolena operasında ve 1831’de Bellini’nin Norma operasında başrol oynamıştır 13. Giovanni Battista Rubini ise 1794–1854 yılları arasında yaşamış İtalyan bir tenordur. O da adı geçen diğer opera sanatçıları gibi 1830–1840 yılları arasında Avrupa’nın en iyi opera şarkıcılarından biri olarak özellikle de Bellini ve Donizetti’nin operalarında rol almıştır. Bel canto tekniğinin ustasıdır. (Pleasants, 1993, s. 101–104). Yine Donizetti, prömiyeri 1835 yılında yapılan Marino Faliero operasındaki Fernando rolünü Rubini için yazmıştır. Ayrıca sanatçı Rossini’nin Il Turco in Italia operasında da rol almıştır 14. Gerek Gaetano Donizetti’nin yukarıda adı geçen opera sanatçılarıyla ilişkisini gerekse Il Turco in Italia operasını şimdilik aklımızda tutalım. İlerleyen sayfalarda bu konular farklı bir boyutta karşımıza çıkacaklar. Tekrar Şark yıllıklarına dönecek olursak, sonraki yıllardaki müzik profesörleri listesinde Paul Cervati’nin adı diğer hocalardan farklı olarak bir kutucuk içinde ve büyük harflerle geçmektedir. Bu uygulama başka hiçbir hoca için yapılmamaktadır. Dolayısıyla Cervati’nin ilanı ilk bakışta diğer ilanların arasından kolayca sıyrılmakta ve göze çarpmaktadır. 1868’den sonra ismi geçen tüm yıllıklarda Paul Cervati için hep aynı tip ilan kullanılmıştır. Bu “kutucuklu” ilanlarda belirtildiği üzere, Paul Cervati şan hocasıdır (O dönem, “Maitre” kelimesi üniversite hocası anlamında, ileri seviyede kullanılıyor), aynı zamanda piyano ve kompozisyon dersleri vermektedir. Derslerini tanımlarken “Çeşitli metotlarla şan dersi” ifadesine yer verilmiştir. 1868 tarihli yıllıktan sonra elimizde bulunan ilk yıllık 1880 tarihlidir15 ve bu yıllıktaki ilanda saray müzisyenleri, Muzıka-ı Hümayün’ün şefliğini yapmış olan Guatelli ve Dussap’ın isimlerinin de geçtiğine dikkat çekmek isterim. Paul Cervati, 1880’den sonra hemen her yıl çıkan Şark Ticaret yıllıklarında yer almış, 1863’te Galata’da başladığı İstanbul serüvenine, 1880–1893 arasında Pera’da, 1893- 1897 arasında Feriköy’de ikamet ederek devam etmiştir16.1898 yılından itibaren Paul Cervati’nin ismine yıllıklarda rastlanmazken, 1912 tarihli yıllıkta Matmazel Celeste Cervati isimli Pera’da oturan bir piyano hocası göze çarpmaktadır. Demek ki 1900’lü yıllarda da hem piyanist olduğundan ve hem de adresi Pera olduğundan kuvvetli ihtimalle Paul Cervati’nin kızı olan bir Matmazel Cervati, piyano hocası olarak Osmanlı topraklarında yaşamını sürdürmüştür. Bu da bize Paul Cervati’nin Osmanlı’da yaşamış Levanten bir müzisyen olduğunu gösteriyor. Paul Cervati’nin bir dönem Viyana’da yaşamını sürdürdüğü bilgisi üzerine orada yaptığı çalışmaları araştırdığımızda, Viyana’da 1839 yılında Pietro Cominazzi’nin bir şiiri üzerine bariton ve piyano için bir romans bestelediği karşımıza çıkmaktadır. Bu eser Avusturya Milli Kütüphanesi kataloglarında SA.83.B.19.1, 1839, 40 Mus 22 künyesiyle mevcuttur. Cervati, P. Titel Romanze (Perche non vien la vergine), Gedicht von P. Cominazzi, in Musik gesetzt für eine Baritonstimme mit begleitung des Pianoforte. (Text ital. U. Dt)- Wien o. J. (1839). 5 S Fussnote (Lyra. Jg. 1, 1839, Nr 40.) Verknüpfung Zettel 1.Signatur SA.83.B.19.1, 1839,40 Mus 22 1.SW-Kette Musikdruck 2.SW-Kette Solo vokal Şekil 1. Paul Cervati, Romanze Künyesi (Avusturya Milli Kütüphanesi) Bu eserin künyesi, bize, Paul Cervati’nin primotenor sıfatıyla birlikte çalıştığı ünlü tenor ve sopranoların isimleri bilgisiyle ulaştığımız opera şarkıcılığı kariyerine ek olarak, Avrupa müzik hayatındaki bestecilik kariyeri ve İstanbul’a geliş sebebiyle ilgili fikir vermektedir. Eserin bestelendiği şiirin sahibi Pietro Cominazzi (1802–1877), döneminin en önemli müzik eleştirmeni olarak 1836’ya kadar Il Figaro’da, sonrasında da La Fama’nın editörü olarak çalışmıştır. Hakkında yazılan makalelerde Felice Romani ve Gaetano Donizetti’nin yakın arkadaşı olduğu; hatta Gaetano Donizetti ve eserleri hakkında 1875 yılında bir dizi makale yayınladığı bildirilmektedir (Bini ve Commons, 1997, s. 1576–1577). Döneminin en iyi librettistlerinden biri kabul edilen İtalyan şair Felice Romani (1788–1865), Donizetti ve Bellini’nin operalarına libretto yazmıştır. Felice Romani’nin librettosunu yazdığı, yukarıda Cervati’nin meslektaşlarından tenor Rubini’den bahsederken de adını andığımız, Rossini’nin iki perdelik Il Turco in Italia isimli, konusu Osmanlı’da geçen bir eseri vardır. Dolayısıyla Romani’nin zihninde operaya libretto yazacak derinlikte bir Türk resmi vardır. Aynı şekilde bir Osmanlı bilgisi Gaetano Donizetti açısından da mevcuttur. Bilindiği üzere Gaetano Donizetti’nin ağabeyi Giuseppe Donizetti 1828’de geldiği İstanbul’da Muzıka- ı Hümayün’ün kumandanı ve “Osmanlı Saltanat Muzıkalarının Baş Ustakarı” unvanıyla Paşa mertebesine kadar yükselmiş, 1856 yılındaki vefatına kadar İstanbul’da Pera’da yaşamıştır 17. Bu süreç içinde kardeşi Gaetano Donizetti’yle mektuplaşmış, Osmanlı’daki yaşantısı hakkında bilgiler vermiştir18. Dolayısıyla Gaetano ve çevresine Osmanlı imparatorluğunda batı müziği alanında yapılan yenilikler ve gelişmeler yabancı değildir. Büyük ihtimalle Paul Cervati de bu arkadaş çevresinden Osmanlı, bilhassa da İstanbul hakkında olumlu, heyecan verici haberler duymuş ve yaptığı ziyaretle orada kalmaya karar vermiştir. Yukarıdaki bilgilerden yaşamının en az otuz yıllık bir kısmını Osmanlı’da sürdürmüş bir Levanten müzisyen olduğunu anladığımız Paul Cervati, İstanbul’daki özel müzik çalışmalarının yanı sıra II. Abdülhamid’e ithafen La Palme OrientaleMarche Turque Triomphate (Zafer-i Türk marşı) isimli bir eser ithaf etmiştir. Eserin kapağında Osmanlıca yazılmış başlıkta: Şevketlü Sultan Abdülhamid Han Efendimiz Hazretlerine Nusret-i Meserret Cihan-darı Marş-ı Zafer-i Osmani Eser-i Pol Cervati (Bestecinin ismi okunuşuyla yazılmış, Alttaki Fransızca başlıkta ismin Paul Cervati olduğu görülüyor.) (Nusret: 1. Yardım, 2. Allah’ın yardımı, 3. Başarı, üstünlük. Meserret: Sevinç, şenlik. Cihan-dar: Cihanı, dünyayı tutan hükümdar, padişah.) Bu eserle ilgili her ne kadar eserin kapağında bir tarih bilgisi mevcut değilse de Paul Cervati’nin İstanbul’da yaşadığı yılları göz önüne alacak olursak ve bu marşın bir “zafer” için yazıldığına dikkat edersek II. Abdülhamid devrinde kazanılmış tek savaş olan Osmanlı- Yunan savaşının sonucunda elde edilen zafer için yazılmış olduğunu tahmin edebiliriz. SONUÇ Osmanlı’da batı müziği, Osmanlı Yunan Savaşına denk gelen yıllarda henüz yarım asırlık bir geçmişe sahip olmasına rağmen, gerek Türk müzisyenlerce gerekse batılı olup Osmanlı topraklarına yerleşmiş ve bu müziği tanıtmaya ve geliştirmeye yönelik çalışmalar yapan müzisyenlerce icra ve eser üretiminde yaygın hale gelmeye başlamış, öyle ki bu zaferde görüldüğü gibi tarihi değeri olan olayları ölümsüzleştirme görevini dahi üstlenmiştir. Üstelik batı müziği artık sadece batılı müzisyenlerce değil Türk müzisyenlerce, hatta Türk kadın müzisyenlerince icra edilir ve bestelenir olmuştur. Osmanlı Yunan Savaşında Dömeke muharebesinde kazanılan Tesalya zaferi Osmanlı tarihinin çöküş yıllarında kazanılmış tek zafer olduğundan, böylesine önemli bir olayın batı müziği formlarında eserlerle kutlanıyor ve bu eserlerin baştaki padişah II. Abdülhamid’e ithaf ediliyor olması batı müziğine verilen önem ve değeri anlamak açısından dikkate değerdir. Elimizdeki kısıtlı kaynaklar ve Osmanlı dönemine ait birçok belge ve notanın kayıp olduğu göz önüne alınırsa, Osmanlı topraklarında o yıllarda yaşamını sürdüren diğer müzisyenlerin de bu tip çalışmaları olmuş olabileceğine de bu eserler ışık tutmaktadır.
La Palme Orientale – Marche Turque Triomphate (Zafer-i Türk Marşı) Kapağı (İstanbul Üniversitesi Nadir Eserler Kütüphanesi, 781/172).