
Tanzimat Fermanı Sultan I. Abdülmecid
Tanzimat Fermanı Sultan I. Abdülmecid tarafından Londra El- çiliğinden alınıp Hariciye Nazırlığına getirilen Mustafa Reşit Paşa, Avrupa siyasetini iyi bilen bir devlet adamıydı. Tanzimat hareketinin bugüne kadar yapılan ıslahatlardan farklı olduğunu Sultan I. Abdülmecid’e kabul ettirdi. Tanzimat Fermanı; Topkapı Sarayı’nın Gülhane Bahçesi’nde düzenlenen ve yabancı elçilerle, devlet adamlarının hazır bulunduğu bir toplantıda, Mustafa Reşit Paşa tarafından Kasım 1839 tarihinde ilan edildi.
Tanzimat Fermanı’na tarihimizde Tanzimat-ı Hayriye veya Gülhane Hatt-ı Hümayunu da denir. Tanzimat Fermanı’nın getirdiği önemli yenilikler şunlardı; Müslüman veya gayrimüslim olan herkesin can, mal, namus güvenliği devlet garantisi altına alınacak, vergiler herkesin gelirine göre düzenli bir şekilde toplanacak, askerlik belirli bir düzene göre olacak, mahkemeler herkese açık olacak ve mahkeme kararı olmadan kimse idam edilmeyecek, herkesin mal ve mülk sahibi olması ve bunu miras olarak bırakabilmesi sağlanacak, rüşvet ve iltimas kaldırılacak, kanun gücünün her gücün üstünde olduğu kabul edilecekti.

SULTAN I. ABDÜLMECİD HAN Tanzimat Fermanı,
Osmanlı Devleti’nde anayasal düzenin başlangıç noktası olarak kabul edilebilir. Bu fermanla Sultan I. Abdülmecid, kendi gücünün üzerinde bir güç olduğunu kabul ediyordu. Tanzimat Fermanı ile azınlıklara bazı haklar verilmişti. Bu hakları bahane eden Avrupa devletleri Osmanlı Devleti’nin iç işlerine karışmaya devam ettiler. Oysa Tanzimat Fermanı, bir anlamda bu tip müdahaleleri önlemek için ilan edilmişti.
Islahat Fermanı – Sultan I. Abdülmecid

1856 yılında yapılan Paris Antlaşmasına göre; Osmanlı Devleti bir Avrupa devleti sayılacak, toprakları Avrupa devletlerinin garantisi altında olacaktı. Karadeniz’de her iki tarafın da savaş gemileri bulundurulmayacaktı. Taraflar aldıkları yerleri birbirlerine geri vereceklerdi. Islahat Fermanı Paris’e ek olarak kabul edilmiş ferman özelliğindedir. Islahat Fermanı Osmanlı Devleti’nin bir iç düzenlemesi olmakla beraber Rusya ve Avrupa’ nın iç işlerine karışmasını önlemek amacıyla ilan edilmiştir. Bu ferman Paris Konferansı’ nın başlamasından hemen sonra İstanbul’da yabancı devlet temsilcilerinin huzurunda okunarak açıklandı. Bu fermanla gayrimüslimlere daha fazla hak verilmiş, Avrupalı devletler Osmanlı Devleti’nin içişlerine karışmayacaklarını Paris Antlaşmasıyla kabul etmelerine rağmen sözlerinde durmamışlar ve bu fermanı bahane ederek Osmanlı Devleti’nin içi işlerine karışmışlardır. Otuz dokuz yaşında vefat eden Sultan I. Abdülmecid, Osmanlı İmparatorluğu’ nun her bakımdan Avrupalılaşması için yapılan hareketlere daima yardımcı olmuş, bu hareketler sonucu, padişahın yetki ve otoritesinin azalmasına rağmen bu duruma itiraz etmemiş, ülkede gazete çıkarılmasına, özgürlük fikirlerinin yayılmasına, yeniliğin yerleşmesine, memlekette meşrutiyet havasının esmesine engel olmamıştır. Batılılaşma faaliyetleriyle öne çıkan Sultan I. Abdülmecid, aynı zamanda Haremeyn’de birçok imar faaliyetine imza atan padişahtır. Yaptığı hizmetleri şu şekilde izah edebiliriz.

Mekke–i Mükerreme’ye Hizmetleri Sultan Abdülmecid
1839’da tahta çıktıktan kısa bir süre sonra Haremeyn’de imar faaliyetlerine başladı. 1842’de Kâbe’nin içi elden geçirildi ve eskiyen mermerlerin yenileriyle değiştirildi. 1852’de Hacerü’l-Esved, ortasında 27 cm çapında yuvarlak bir açıklığın bulunduğu altın bir mahfaza içine alındı. Kâbe’nin kuzey duvarına bakan yarım daire şeklindeki yaklaşık 130 cm yüksekliğindeki Hatim adı verilen duvar yenilendi. Mescid-i Haram’daki revakların üzerindeki bütün kubbeler elden geçirildi. Tavaf alanı Metaf’ın dört bir tarafına eşit mesafelerde hurma ağacı şeklinde birer kandillik konulmak suretiyle tavafın aydınlık bir ortamda yapılması sağlandı. Ayrıca Harem-i Şerif’in bütün kubbelerinin altına boydan boya üç binden fazla kandil asıldı. Böylece kumluk bölümünde namazlar aydınlıkta kılınmaya başlandı. Mekke’de Hz. Peygamber (s.a.v.) ile Hz. Ebu Bekir, Hz. Ali, Hz. Hamza ve Hz. Ömer’in doğdukları evler tamir edildi. Cennetü’l-Mualla’nın etrafı duvarlarla çevrildi ve buradaki bazı türbeler elden geçirildi. Mekke’deki birçok medrese, mescit ve tarihî eser tamir edildi. Ayrıca Mekke’nin sayfiyesi olan Taif’te Hz. Peygamber (s.a.v.)’in sığındığı mekâna yaptırılan Mescid-i Kebîr ile diğer tarihî eserler yenilendi.

Medine-i Münevvere’ye Hizmetleri Sultan Abdülmecid
- Medine’nin en önemli su kaynakları ve Medine kalesi tamir edildi.
- Şehrin tek hastanesi geliştirilerek daha iyi hizmet verilmesine yönelik tedbirler alındı.
- Cennetü’l-Baki Kabristanı ve Uhud Şehitliği’nde tamirat ve düzenlemeler yapıldı.
- Hicret sırasında Hz. Peygamber (s.a.v.)’in misafir olduğu Kuba’da ilk inşa etti- ği mescidi Kubâ Mescidi tamir edildi.
- Yıkılma tehlikesine karşı dış duvar payandalarla desteklendi.
- Medine ve çevresindeki birçok mescit ve tarihî bina ya tamir ettirildi ya da yeniden yapıldı.
- Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in kendisinin de bizzat çalışarak Medine’de ilk yaptırdığı cami olan Mescid-i Nebevî’de en büyük imar faaliyeti de Sultan I. Abdülmecid zamanında ger- çekleştirildi.
Sultan Abdülmecid Mescid-i Nebevî’yi Yeniledi
Medine-i Münevvere’de görevli Davud Paşa’nın Mescid-i Nebevi’nin yaklaşık dört asırlık bir süreden beri tam bir imardan geç- mediği şeklindeki mektubu üzerine bir rapor hazırlatan Sultan Abdülmecid, 1849 sonlarında mescidi yeniden inşa etmeye karar verdi.
Sultan Abdülmecid sarayda düzenlediği hat yarışmasında birinci olan Abdullah Zühdü Efendi’yi Mescid-i Nebevi’nin yazılarını yazmakla görevlendirdi.
Sultan Abdülmecid, Mescid-i Nebevi’yi Osmanlı selatin camileri gibi dört sütun üzerinde tek kubbeli olarak yaptırmak istemiş ancak Mescid-i Nebevi’nin özel durumu sebebiyle bundan vazgeçmek zorunda kalmıştı.

Hz. Peygamber (s.a.v.), bir hadis-i şerifinde; eviyle minberi arasındaki Ravza-i Mutahhara’nın cennet bahçelerinden bir bahçe olduğunu söylemiştir. İslâmiyet’in ilk döneminden hatıralar taşıyan Ravza-i Mutahhara’nın korunması ve diğer bölümlerden farklı olduğunun gösterilebilmesi için Mescid-i Nebevî’nin tek kubbeli olarak yapılması uygun bulunmamıştı.
Mescid-i Nebevi’nin, batı duvarı, minber, mihraplar ve ana minare sağlam ve orijinal olduğundan hiç dokunulmamış geriye kalan her şey onarıma alınmıştı. Babü’s-Selam, muhte- şem bir güzellikte yeniden yapılırken, her bü- yük onarımı yapan sultanlar gibi mescide yeni bir kapı eklendi adına Sultan Abdülmecid anı- sına Mecidiye Kapısı denildi.
Bu kapının bulunduğu tarafta yapılan minareye de Mecidiye adı verildi. Beş kapısı olan Mescid-i Nebevi’nin zeminine mermer döşendi. Taş rengine benzer bir şekilde boyanan sütunların başlıkları altınla süslendi ve sütunlar üzengiler üzerinde birleşen kirişlerle birbirine bağlandı. Sütun baş- lıkları altınla süslenirken kıble duvarı Osmanlı çinileriyle kaplandı. 1851’de başlayan çalışmalar 1861’de bitirilmiştir.
Kâbe’nin Altınoluğu ve Sultan Abdülmecid
Hz. Peygamber (s.a.v.) 35 yaşında iken Kâbe-i Şerif’in kuzey duvarının üstüne de bir oluk yerleştirilmişti.
Kâbe’nin oluğu daha sonraki asırlarda tamir edildi veya değiştirildi. İlk defa Emevi Halifesi Velid’in emriyle Mekke Valisi tarafından altınla kaplatıldı.
Kanuni, 1553’te gümüş levhayla kaplı bir oluk gönderdi.
Dördüncü Murad bu oluğu yeniden altınla kaplattırdı.
Sultan Abdülmecid Türkçe’de Altınoluk diye anılan Mîzâbü’l-Kâbe (Mîzâb-ı Kâbe) ve Mîzâbü’r-Rahme (Mîzâb-ı Rahmet) denilen Kâbe’nin oluğunu yeniledi.
1857 de yerine konulan bu oluk halen Kâbe’deki yerindedir.
Kaynakça
1 Ahmet Cevdet Paşa (Sadeleştiren: Yusuf Halaçoğlu) Sultan Abdülhamid’e Arzlar (Ma’rûzât), İstanbul 2010. 2 Erol Güngör, Tarihde Türkler, İstanbul 1989. 3 İ.Hakkı Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, Ankara 1972. 4 Mustafa Küçükaşçı, Sultan Abdülmecid Sempozyumu “Sultan Abdülmecid’in Haremeyn’e Hizmetleri” Hakkında Tebliği. 5 Yılmaz Öztuna, Büyük Türkiye Tarihi, İstanbul 1970.
