Süleyman Çelebi Kimdir? MEVLİD Mesnevisi Yazan Anadolu Din Tasavvuf Alimi Şair

0
3350
Süleyman Çelebi Kimdir Mevlid Mesnevisini Yazan Anadolu Din Tasavvuf Alimi Şair.Ünlü Eseri. Mevlüd Sözlük “doğmak Doğum Zamanı Yeri” Manalarına Gelir
Süleyman Çelebi Kimdir Mevlid Mesnevisini Yazan Anadolu Din Tasavvuf Alimi Şair.Ünlü Eseri. Mevlüd Sözlük “doğmak Doğum Zamanı Yeri” Manalarına Gelir

Süleyman Çelebi (1351 – 1422), 1409’da Mevlid mesnevisini yazarak Anadolu kültürünün önemli parçalarından mevlid törenlerinin mimarı olmuş şairdir.

Yaşamı

Orhan Gazi döneminde doğmuştur. Hayatı hakkında fazla bilgi bulunmaz. Kimi kaynaklara göre Osmanlı Sultanı I. Murat’ın vezîrlerinden Ahmed Paşa’nın oğlu, Şeyh Mahmûd Efendi’nin torunudur. Dedesi Mahmûd Bey, Şeyh Edebali’nin torunudur ve 1338’de Süleymân Paşa önderliğinde Rumeli’ye sal ile geçenlerdendir. Süleyman Çelebi’nin 1346-1351 yılları arasında bir tarihte doğduğu, ölüm tarihinin ise 1422 olduğu sanılıyor

Gençliğinde Bursa’da iyi bir eğitim aldığı sanılmaktadır. O devirde, Çelebi ünvanı ilim adamlarına ve Mevlevi tarikatı büyüklerine verilmekteydi. Mevlevi olduğuna dair kanıt yoktur. Bilgili tavırlarıyla Padişah Yıldırım Bayezid’in dikkatini çekmiş ve yapımı 1399’da tamamlanan Ulu Cami’ye imam olarak atanmıştır.Ünlü eseri Vesiletü’n Necat’ı getirildiği bu görev esnasında yaşadığı bir olaydan etkilenerek kaleme aldığı bilinmektedir.

Söylenceye göre Süleyman Çelebi, Muhammed’in diğer peygamberlerden pek farkı olmadığını söyleyen bir İranlı vaize içerleyerek onun diğer peygamberlerden üstün olduğunu dile getirmek için Mevlid’i kaleme aldı. Süleyman Çelebi, Osmanlı Devleti’nin zayıf bir evresi olan ve Anadolu topraklarında her türlü kargaşalığın hüküm sürdüğü Fetret Devri’nde batini görüşler ile ehl-i sünnet arasındaki çekişmede ehl-i sünnetin tarafında yer almıştı. Mevlid’in yazılmasının bir amacının da ehl-i sünnet taraftarlarına destek vermek olduğu ifade edilir. Eserini, 1409 yılında (tahminen 60 yaşında iken) tamamladı. Eserini yazarken, referans aldığı eserlerin, Âşık Paşa’ nın “Garibnâme” si, Erzurumlu Darîr’in “Siyerü’ n- Nebî”’si, Eb’ul Hasan Bekrî’nin “Siyer”’i ve Muhiddîn-i Arabî’nin “Füsûs”’u olduğu tespit edilmiştir. Mevlid, bilinen tek eseridir.

Mevlid; “münacat” (Allahü tealaya yalvarma), “viladet” (Peygamber efendimizin doğumu), “risalet” (Peygamber oluşu), “mirac” (göklere çıkışı, Cenneti ve Cehennemi görmesi), “rıhlet” (Peygamberimizin vefatı) ve “dua” bölümlerinden ibarettir.

MEVLİD NEDİR, ANLAMI, KİM YAZMIŞTIR

Mevlid Süleyman Çelebi’nin Ünlü eseridir.

Mevlid, lügatte “doğmak, doğum zamanı, doğum yeri” manalarına gelir. Mevlid’in asıl adı Vesilet-ün-Necat (Kurtuluş Vesilesi)tır. Muhammed aleyhisselamın doğumunu kutlamak için yapılan tören manasına da kullanılmaktadır.

Süleyman Çelebi’nin 15. yüzyılda yazılan Mevlid’inden başka 14. yüzyılda yaşamış Erzurumlu Mustafa Darir’in Tercümetü’d-Darir’i vardır. Bunu İbn-i İshak’ın Siretü’n-Nebi’sinden çevirmiştir. Bir diğer mevlid de Fatih Sultan Mehmed zamanında yaşamış Ahmed’in yazdığıdır.

Mevlid, yalnızca Müslüman Türkler arasında değil, bütün İslam dünyasında çok beğenilmiştir. Arnavutça, Rumca ve İngilizceye de tercüme edilmiştir. Asırlar boyunca bütün İslam dünyasında mübarek gün ve gecelerde, sünnet, düğün gibi toplantılarda ve diğer vesilelerle sevilerek okunmuş ve dinlenmiştir. Müslümanların Muhammed aleyhisselama olan aşk ve muhabbetlerine tercüman olmuştur. Mevlid’in yazılış sebebi de Süleyman Çelebi’nin Peygamber efendimize duyduğu engin muhabbettir.

Süleyman Çelebi’nin Bursa Ulu Camideki imamlık yıllarında, İranlı bir vaiz, kürsüde Bakara suresinin 285. ayetini kendi bilgisine göre tefsir etti. Allahü tealanın gönderdiği peygamberler arasında hiçbir fark görmediğini ve Muhammed aleyhisselamın hazret-i isa peygamberden daha üstün tutulmayacağını söyledi. İranlı vaizin bu bozuk ve hakikatlere uymayan şahsi düşünceleri, Süleyman Çelebi’nin Muhammed aleyhisselam için gönlünde duyduğu aşk ve muhabbete ziyadesiyle tesir etti. Bu türlü iddiaları cevaplandırmak ve sahiplerini susturmak, Muhammed aleyhisselamın bütün diğer peygamberlere üstün, son peygamber olduğunu isbatlamak için Mevlid’ini yazdı. Mevlid; baştan sona kadar Ehl-i sünnet itikadını, Allahü tealanın mutlak iradesini, alemi yoktan var ettiğini ve Peygamber efendimizin (sallallahü aleyhi ve sellem) hiçbir mahlukta bulunmayan üstün, yüksek ve emsalsiz vasıflarını anlatır. Her kelimesinde gönlü Resulullah aşkı ile yanan bir müminin engin aşk ve muhabbet kokuları vardır. Diğer peygamberlere olan bütün üstünlükler de en güzel ve en veciz kelime ve ifadelerle anlatılmıştır.

MEVLİT’İN BÖLÜMLERİ
Mevlid’ine Arabî olarak bir önsöz yazarak, şöyle buyurmaktadır: “Rahman ve Rahîm olan Allahü teâlânın ismiyle başlarım. Muhammed aleyhisselâmı bütün yaratılmışların sebebi, en şereflisi ve en azizi yapan, makam-ı Mahmûd ile şefaat hakkını vererek O’nu bütün Peygamberlerden üstün kılan, ismini O’nun ismiyle yan yana yazarak, hasedci şeytanın burnunu sürtüp, O’nun şanını yücelten Allahü teâlâya hamd-ü-senalar olsun. Muhammed aleyhisselâm, Allahü teâlânın indinde çok makbuldür. Allahü teâlânın melekleri O’nun yardımcılarıdır. Ağaçlar, toprak ve taşlar, O’nunla konuştular. O’nu sevenler dünyada ve âhirette sevilip kurtulurlar. O’na düşman olanlar kovulup, Cehennem’e atılırlar. Bizi Muhammed aleyhisselâmın ümmeti yapmakla şereflendiren Allahü teâlâya hamd ederim. Şeriki ve benzeri olmayan, mekândan münezzeh bulunan Allahü teâlânın bir olduğuna şehâdet ederim. O, herkesin kendisine muhtâc olduğu, ibadet ettiği ve yöneldiği Allahü teâlâdır. O, şanı yüce, kullarını merhametle bağışlayandır. Güzel ahlâk ve cömertlik gibi pekçok meziyetleri ortaya çıkaran, vâdedilen kıyamet gününde, her tarafta şefaati kabul edilir bir şefaatçi olan Muhammed aleyhisselâmın, Allahü teâlanın kulu, resulü ve habîbi olduğuna şehâdet ederim. Allahü teâlâ, O’na seçilmişlerin en üstünleri olan temiz âline ve Eshâb-ı kirâmına sonsuz rahmet etsin
  • 1-Münâcât faslı,
  • 2- Velâdet faslı,
  • 3- Mûcizât faslı,
  • 4- Mi’rac faslı,
  • 5-Vefat faslı,
  • 6- Duâ faslı.

 

1422’de vefat ettiği düşünülen Süleyman Çelebi’nin mezarı Bursa’da Çekirge yolu üzerindedir. Mezarının bulunduğu yere 1952’de bir türbe yapılmıştır.
Mefhar – i Mevcudât, Hazret-i Fahr-i Alem
Muhammed Mustafâ râ Salevât

Allâh adın zikredelim evvela
Vacib oldu cümle işte her kula

Allâh adın her kim ol evvel anâ
Her işi âsan eder Allâh anâ

Allâh adı olsa her işin önü
Hergiz ebter olmaya anın sonu

Bir kez Allâh dese şevkile lisan
Dökülür cümle günah misli hazan

İsm-i pâkin pâk olur zikreyleyen
Her murada erişir Allâh diyen

Aşk ile gel imdi Allâh diyelim
Dert ile göz yaş ile ah edelim

Ola kim rahmet kıla ol padişah
Ol Kerimü ol Rahimü ol ilâh

Birdir ol birliğine şek yokdürür
Gerçi yanlış söyleyenler çok dürür

Cümle alem yok iken ol var idi
Yaradılmıştan Gani Cebbâr idi

Var iken ol yok idi ins-ü melek
Arşü ferşü ayü güm hem nüh felek

Sün ile bunları, ol var eyledi
Birliğine cümle ikrar eyledi

Kudretin izhâr edüp hem ol Celil
Birliğine bunları kıldu delil

‘Ol! ‘ dedi bir kere var oldu cihan
‘Olma! ‘ derse, mahv olur ol dem hemân

Haşre dek ger denilirse bu kelâm
Nice haşr ola, bu olmaya temâm

Pes Muhammeddir bu varlığa sebeb
Sıdk ile ânın rızasına kıl taleb

Ey azizler işte başlarız söze
Bir vasiyet kılarız illa size

Ol vasiyyet kim derim hem tuta
Mis gibi kokusu canlarda tüte

Hakk Teala rahmet eyleye anâ
Kim beni ol bir dua ile anâ

Her kim diler bu duada buluna
Fatiha ihsan ede ben kuluna

(Mevlid-i Şerif-in müellifi Merhum Süleyman Süleyman Çelebi Hazretleri´nin ruhu için ve bu satırları okuyan, dinleyen, okumasına sebep olanlardan yaşayanların ruhu makamlarına, ahirete göçmüş olanlarının da ruhlarına El-Fatiha.)

HAK TEALA BAHRİ

Hak Teala çün yaratdı Ademi
Kıldı Ademle müzeyyen alemi

Ademe kıldı feriştehler sücud
Hem anâ çok kıldı ol lûtf issi cûd

Mustafa nurunu alnından kodu
‘Bil habibim nurudur bû nur dedi’

Kıldı o nur anın alnında karar
Kaldı anın ile nice ruzigâr

Sonra Havva alnına nakletdi bil
Durdu anda dahi nice ayü yıl

Şit doğdu anâ nakletti bu nur
Anın alnında tecelli kıldı nur

Erdi İbrahimi İsmaile hem
Söz uzanûr eğer kalanın der isem

İşbu resm ile müselsel muttasıl
Ta olunca Mustafa´ya müntekil

Geldi çün ol rahmeten lil´alemin
Vardı nur anda karar etti hemin

‘Ger dilersiz, bulasız oddan necât
Aşk ile, derd ile edin essalat’

VİLADET BAHRİ

Şefiul´usati fi yevmil´arasat,
Hazreti-i Ahmedü Mahmudû Muhammed Mustafa râ Sâlevat

Amine hatun Muhammed annesi
Ol sadeften doğdu ol dür danesi

Çünki Abdullah´dan oldu hâmile
Vakt erişdi hefte vü eyyam ile

Hem Muhammed gelmesi oldu yakîn
Çok alametler belirdi gelmedin

Ol Rebiul evvel ayı nicesi
On ikinci gice isneyn gecesi

Ol gice kim doğdu ol hayrûl beşer
Anesi anda neler gördü neler

Dedi gördüm ol Habibin ânesi
Bir acep nur kim güneş pervanesi

Berk urup çıktı evimden nagehan
Göklere dek nur ile doldu cihan

Gökler açıldı ve feth oldu zulem
Üç melek gördüm elinde üç alem

Biri meşrık biri mağribde anın
Biri damında dikildi Kâ´benin

Bildim anlardan kim ol halkın yeği
Kim yakin oldu cihana gelmeği

Bildim anlardan ki ol halkın beyi
Kim yakın oldu cihanâ gelmeyi

İndiler gökten melekler saf ü saf
Kabe gibi kıldılar evim tavaf

Hem hava üzre döşendi bir döşek
Adı Sündüs, döşeyen anı melek

Çün göründü bana bu işler ayân
Hayret içre kalmış idim ben hemân

Yarılıp çıktı divardan nagehan
Geldi üç huri banâ oldu ayan

Bazıları derler ki ol üç dilberin
Asiye´ydi biri ol meh-peykerin

Biri Meryem hatun idi aşikâr
Birisi hem hûrilerden bir nigâr

Geldiler lutf ile ol üç mehcebin
Verdiler bana selam ol dem hemin

Çevre yanıma gelip oturdular
Mustafayı birbirine muştular

Üç alem dahi dikildi üç yere
Her birisin edeyim nerden nere

Dediler oğlun gibi hiç bir oğul
Yaradılalı cihan gelmiş değil

Bu senin oğlun gibi kadri cemil
Bir anâya vermemiştir ol Celil

Ulu devlet buldun ey dildare sen
Doğuserdir senden ol hulki hasen

Bu gelen ilm-i ledün sultanıdır
Bu gelen tehvid-i irfan kânıdır

Bu gelen aşkina devreyler felek
Yüzüne müştakdürür ins ü melek

Bu gice ol gicedir kim, ol şerif
Nur ile alemleri eyler latif

Bu gice şâdân olur erbâb- dil
Bu giceye can verir eshab-ı dil

Rahmeten lil´alemindir mustafa
Hem şefiu´l-muznibindir mustafa

Vasfını bu resme tertib etdiler
Ol mübarek nuru tergib ettiler

Amine eder çü vakt oldu tamam
Kim vücuda gele ol hayrül enam

Susadım gayet hararetten kati
Sundular bir cam dolusu şerbeti

Şerbeti karşımda tutdu hûriler
Bunu sana verdi Allah dediler

Kardan ak idi ve hem soğuk idi
Lezzeti dahi şekerde yok idi

İçtim anı oldu cismim nura gark
Edemedim kendimi nurdan fark

Geldi bir ak kuş kanâdiyle revan
Arkamı sıvadı kuvvetle heman

Doğdu ol saatte ol sultan-ı din
Nura gark oldu semavat ü zemin

Sallü aleyhi sellimü teslima
Hatta tenali cennetten ve naima

Essalatü vesselamü aleyke Ya Resulallah
Esselatü vesselamü aleyke Ya Habiballah

Essalatü vesselamü aleyke
Ya Seyyidel-evveline velâhirin.

MERHABA BAHRİ

Yaradılmış cümle oldu şadüman
Gam gidip alem yeniden buldu can

Cümle zerrat-i cihan edip seda
Çağrışuben dediler kim merhaba

Merhaba ey âl-i sultan merhaba
Merhaba ey kan-i irfan merhaba

Merhaba ey sırr-ı fürkan merhaba
Merhaba ey derde dermân merhaba

Merhaba ey bülbül-i bağ-ı Cemâl
Merhaba ey derde derman merhaba

Merhaba ey mah-ü hürşid-i Hüda
Merhaba ey Hakk´dan olmayan cüdâ

Merhaba ey asi ümmet melcei
Merhaba ey çaresizler eşfai

Merhaba ey can-ı bâki merhaba
Merhaba uşşaka saki merhaba

Merhaba ey kudreti ayn-ı Halil
Merhaba ey has-ı mahbub-u Celil

Merhaba ey rahmeten lil´alemin
Merhaba sensiz şefia´l müznibin

Merhaba ey Padişah-ı dû cihân
Senin için oldu kavnile mekan
Ey cemali gün yüzü bedr-i münir
Ey kamû düşmüşlere sen dest-gir

Dest-girisin kamu üftadenin
Hem penahı bende-vü azadenin

Ey gönüller derdinin dermanı sen
Ey yaradılmışların sultanı sen

Sensin ol sultan-ı cümle enbiya
Nur-i çeşm-i evliya vü asfiya

Ey risalet tahtının sen hatimi
Ey nübüvvet mührünün sen hatemi

Çünkü nurun ruşen etdi alemi
Gül cemalin gülşen etdi alemi

Oldu zail zulmet-i cehl-ü dalâl
Buldu bâğ-ı marifet ayn-i kemal

Ya Habiballah bize imdad kıl
Son nefes didarın ile şad kıl

Ger dilersiz, bulasız od-dan necât
Aşk ile, derd ile edin es-salat

Çünkü ol mahbub-i Rahman ü Rahim
Kıldı dünyayı cemalinden naim

Birbirine muştalayıp her melek
Raksa girdi şevk ü şadından felek

İşbu heybetten Amine hub rû
Bir zaman aklı gidüp geldi gerû

Gördü gitmiş huriler hiç kimse yok
Görmedi oğlun tazarru kıldı çok

Huriler aldı tasavvur kıldı ol
Hayret içre çok tefekkür kıldı ol

Çevre yanın isteyü kıldı nazar
Gördü kimbir köşede hayrü´l-beşer

Şöyle Beytullaha karşı ol Resul
Yüz yere vurmuş ve secde kılmış ol

Secdede başı dili tahmid eder
Hem kaldırmış parmağın tehvid eder

Debrenür dudakları söyler kelâm
Anlayamazdım ne derdi ol hümam

Kulağım ağzına verdim dinledim
Söylediği sözü ol dem anladım

Der ki ey Mevlâ yüzüm tuttum sanâ
Ya İlahi ümmetim ver- gil banâ

Ümmetim dedi sanâ çün Mustafa
Ver salavat sen de anâ bul safa

MIRACI HAZRETI PEYGAMBER

Sahibü´l hullet-i vettaç, verakib´ül büraki fi leyleti´l mir´ac
Hazret-i Ahmed-i Mahmud-ü Muhammed Mustafa ya salevat

Gel beri ey aşk od´una yanıcı
Kendüyi maşuka aşık sanıcı

Dinle gel mir´acın ol şahın ayan
Aşık isen aşk oduna durma yan

Bir düşenbih gecesi tahkik haber
Leyle-i kadr idi o gece meğer

Ol hümayun bahtı ol kadri yüce
Ümmühanın evine vardı gece

Anda iken nagehan ol yüzü ak
Cennete var dedi Cebrail Hak

Bir murassa taç ve bir hulle kemer
Hem dahi al bir burak-ı muteber

Ol habibime ilet binsin anâ
Arşımı seyreylesin görsün beni

Cebrail çün cennette vardı revan
Gördü kimin kırk burak otlar heman

İçlerinden bir burak ağlar kati
Yemez, içmez, kalmamış hiç takati

Gözlerinden yaşı ceyhun eylemiş
Ciğerini dert ile hun eylemiş

Dedi Cebrail nedir ağladığın
Hüznile can ü ciğer dağladığın

Baki yoldaşın yeyip içip gezer
Sen inilersin, canın ne sezer?

Dedi bırk bin yıl durur kim ya emin
Aşk durur banâ yemek, içmek hemin

Nagehan bir ün işitti kulağım
Ol zamandan bilmezem sağu solum

Ya Muhammed deyuben çağırdılar
Bir seda birden yürekler deldiler

Ol zamandan bilmezem kim nolmuşam
Ol adın ismine aşık olmuşam

Yüreğim içinde eridi yağım
Aşık oldu görmeden bu kulağım

Cenneti başıma aşkı dar eder
İşimi veleyl-ü nehar üş zar eder

Gerçi zahir cennet içinde duraram
Ma´nide narın azabın görürem

Ger eremezsem visaline anın
Uruserem terkini can ü tenin

Cebrail eder buraka ey burak
Verdi Hak maksudunu kılma firak

Kimde kim aşkın nişanı vardurur
Akibet maşuka anı er görür

Gel beru maşukuna er göreyim
Yüreğin zahmine merhem urayım

Aldı cebrail burakı ol zaman
Ta Cenab-ı Ahmede geldi heman

Hak selam etti sanâ ey Mustafa
Kim mübarek hatırın bulsun safa

Dedi kim gelsin konuklarım anı
Arşımı seyreylesin, görsün beni

Bu gece zahir olur esrar-ı Hak
Gösteriserdir sanâ didar-ı Hak

Zemzem ile doldu kevn ile mekan
Arşa varır dediler Fahr-i Cihan

Hem sekiz cennet kapısı açtılar
Alemin üstüne rahmet saçtılar

Gel gidelim Hazrete ya Mustafa
Muntazırdır anda ashab-ı safa

Sanâ cennettten getirdim bir burak
Deveti Rahmandurur eyle yirak

Durdu yerinden hemanden Mustafa
Kodu tacı başına ol pür safa

Çekti ol demde burakı Cebrail
Önüne düştü anâ oldu delil

Tarfetül´ayn içre ol şahı harem
Geldi Kudse erdi vü bastı kadem

Enbiya ervahı karşı geldiler
Mustafaya izzet ikram kıldılar

Pes geçip Mihriba ol hayrü´l enam
Enbiya ervahına oldu imam

İki rekat kıldı Aksada namaz
Öyle emretmiş idi ol bi niyaz

Ol gece durmadı ceylan eyledi
Şöyle kim eflaki seyran eyledi

Her biirnden türlü hikmet gördü ol
Ta ki vardı Sidreye erişti ol

Cebrailin durağıdır ol makam
Nüh felek ta kim tutalıdan nizam

Kaldı Cebrail makamında hemin
Dedi anâ Rahmeten lil alemin

Bilmezem bu yollrı ben nideyim
Kim garibem bunda kande gideyim

Cebrail dedi Resule ey Habib
Sanmagil bu yerde sen garib

Senin için yaratıldı nüh felek
İns ü cinnü, hur ü cennet hem melek

Bundan hatmoldu benim seyrangahım
Maverasından dahi yok ââhım

Ban böyle emredübtür Zülcelal
Açmayam ben bundan öte perrü bâl

Eğer geçem bir zerre denlu ileru
Yanârım baştan aşağı ey ulu

Dedi Cebraile ol şah-ı cihan;
Pes makamında dur imdi sen heman

Rah-ı aşkta kim sakınır canını
Ol kaçan görse gerek canânını

Çün ezelden banâ aşk oldu delil
Yanâr isem yanâyım ben ey Halil

Rah-ı aşk sanma gafil serseri
Belki katmer nesnedir vermek seri

‘Ger dilersiz, bulasız oddan necât
Aşk ile, derd ile edin essalat’

Söyleşirken Cebrail ile kelam
Geldi Refret önüne verdi selam

Aldı ol şah-ı cihanı ol zaman
Sidreye gitti vü getirdi heman

Gördü gök ehli ibadettre kamu
Her biri bir türlü taatte kamu

Kim tehlil ü kimi temcid okur
Kimi tesbih ü kimi tahmid okur

Kimi kıyamda kimi kılmış rükû
Kimi Hakka secde kılmış ba huşû

Kimisini aşk-ı Hak almış durur
Valehü hayran´ü mest kalmış durur

Hep gök ehli cümle karşı geldiler
Mustafaya izzet ikram kıldılar

Merhaba ya muhammed dediler
Ey şefaat kân-ı Ahmed dediler

Her biri kutladı mi´racını
Dediler giydin saadet tacını

Yürü kim meydan senindir bu gece
Sohbeti sultan senindir bu gece

Ermedi evvel gelen bu devlete
Kimse layık olmadı bu ri´fate

Çünkü kamusun görüp geçti öte
Vardı erişti ol ulu hazrete

Bi hurufu lafs-ı sazt ol padişah
Mustafaya söledi bî iştibah

Dedi kim mahbubu matlubun benem
Sevdiğin can ile mabudun benem

Gece gündüz durmayıp istediğin
Nola kim görsem cemalin dediğin

Gel Habibim sanâ aşık olmuşam
Cümle halkı sanâ bemde kılmışam

Ne muradın var ise kılam reva
Eyleyem bir derde bin türlü deva

Mustafa dedi ya rabbenalalemin
Ey hatabuşu atası çok kerim

Ol zaif ümmetlerin hali ne ola
Hazretine nice anlar yol bula

Gece gündüz işleri isyan kamu
Korkarım ki yerleri ola tamu

Ya İlahi hazretinden hacetim
Bu durur kim olan makbul ümmetim

Hak Tealadan erişti bir nida
Ya Muhammed ben sanâ kıldım ata

Ümmetini sanâ verdim ey Habib
Cennetimi anlara kıldım nasib

Ey habibim nedir ol kim diledin
Bir avuç toprağa minnet eyledin

Ben sanâ aşıkı olucak ey latif
Senin olmaz mı dü alem eş şerif

Zatıma mir´at edindiğim zatını
Bile yazdım adım ile adınıı

Hem dedi kim ya Muhammed ben seni
Bilürem göremeğe doymazsın beni

Liyk varıp davet et kullarımı
Ta gelüben göreler didarımı

Tarfet-ül ayn içere ol Fahri cihan
Ümmühanı evine geldi heman

Her ne vaki oldu ise serseter
Cümlesin ashabına verdi haber

Dediler ey kıble-i İslam-ı din
Kutlu olsun sanâ mir´ac-ı güzin

Biz kamumuz kullarız sen şahsın
Gönlümüz içinde ruşen mahsın

Ümmetin olduğumuz devlet yeter
Hizmet kıldığımız izzet yeter

EVVEL ANDIK

Evvel andık anı kim evveldir ol
Evveline bulmadı hiç akl yol

Evvelin ol evvelidir bigûman
Ahirin hem ahiridir cavidan

Çünkü Hak evvelliğin bildik ayan
Dinle imdi kılayım sûn´un beyan

Hak Tela ne yarattı evvela
Cümle mahlukattan kim evvel ola

Mustafa nurunu evvel kıldı var
Sevdi anı ol kerimü girgidar

Her ne türlü kim saadet vardürür
Yahşi hu, gerekli adet vardürür

Hak sanâ verdi mükemmel eyledi
Yaradılmıştan mufaddal eyledi

Andan oldu her nihan-ü aşikar
Arş-ü ferş-ü yerde gökte ne ki var

Ger Muhammed olmaya idi ayan
Olmayıserdi zemin ü asuman

Hem vesile olduğu içün ol Resul
Ademin Hak tevbesini kıldı kabul

Ger Muhammed gelmeseydi aleme
Tac-i izzet ermez idi Ademe

Nuh anıçün buldu hem garktan necat
Daği doğmadan göründü mûcizat

Cümle anın dostluğuna adına
Bunca izzet kıldı Hak ecdadına

Ceddi olduğiçün anın hem Halil
Narı cennet kıldı anâ ol Celil

Hem dahi Musa elindeki asa
Oldu anın hürmetine ejderha

Ölmeyip İsa gök´e buldu yol
Ümmetinden olmak için idi ol

Gerçi kim bunlar dahi mürseldürür
Lîk Ahmed ekmelü efdaldürür

Çün temenni kıldılar Haktan bular
Kim Muhammet ümmetinden olalar

Sünnetin tut ümmeti ol ümmeti
Ta nasip ola sanâ Hak rahmeti

Süleyman Çelebi

CEVAP VER