Osmanlı Sultan II. Abdülhamid Kimdir? Hayatı ve Şahsiyeti (1876-1909)
Sultan Abdülmecid ile Tîrimüjgân Kadın Efendi’nin oğlu olan 34. Osmanlı padişahı Sultan II. Abdülhamid, 21 Eylül 1842 sabahı Eski Çırağan Sarayı’nda doğdu.
11 yaşında annesini veremden kaybetti. Babası Sultan Abdülmecid, çocuğu olmayan gözdesi Piristu Kadın Efendi’yi Şehzadeye analık yapmakla görevlendirdi. Piristu kadın O’na, şehzade Abdülhamid de Piristu Kadın’a her zaman saygıyla davrandı. Tahta çıktıktan sonra O’na Valide Sultanlık rütbesi verdi. Bu durum Osmanlı Devlet tarihinde bir ilkti.
Fiziksel görünüm olarak Sultan Abdülhamid orta boylu, esmerce tenli, Osmanlı padişahlarının karakteristik özelliği olan yüksek bir burun yapısına sahip, koyu kumral saçlı, hafif kıvırcık sakallı idi. Göz rengi yeşil ve mavi arası, bakışları gayet zeki ve hassastı. Sesi tatlı, kalın ve gürdü. Bir şey söylediğinde zevkle dinletirdi. Fikirlerini ve meramını fevkelade bir ifade ve nezaketle anlatırdı. Açık bir tarzda konuşur, kendisine anlatılanları uzun müddet sabırla dinlerdi. Hafızası pek nadir insanda bulunacak kadar kuvvetli idi. Dikkati çekecek tarzda üst düzey bir zekaya sahipti.
Vücutça zinde ve çevik idi. Uyuşukluktan hiç hoşlanmazdı.
Şehzadeliğinde özel hocalardan İslâmi ilimleri, hat, musiki, Arapça, Farsça, siyaset, iktisad, Osmanlı Edebiyatı ve tarih dersleri alan II Abdülhamid, resme ve marangozluğa merakı sebebiyle sanatkarlardan ayrıca marangozluk ve oymacılık öğrendi.
19 yaşında babasını da, annesi ve dedesi 2. Mahmut gibi veremden kaybetti. Bu suretle çok genç yaşta anne ve babasından mahrum kalmıştı. Bu durumun O’nun şahsiyetine etki ettiği muhakkaktır. Anne ve babasından yoksun olmasının; O’nun içine kapalı biri olması, sorunlarını kendi başına çözme ve hadiseleri metanetle karşılama yeteneği kazandırdığı söylenebilir.
Babasından sonra amcası Sultan Abdülaziz tahta çıktı. Sıradaki veliaht abisi V. Murat’tı. Bu yüzden padişahlıği kendisine uzak görüyordu.
Abdülhamid, saraydan ayrılarak Maslak’taki köşk, Tarabya’daki yazlık ve Kağıthane’deki çiftlik arasında ailesi ile beraber kendi halinde bir hayat yaşamaya başladı.
Tutumlu, becerikli, akıllı ve çalışkandı. Tarımla uğraşıyor, sarayın kendisine bağladığı 1000 altınlık maaşın 250’sini harcıyor, 750’sini biriktiriyordu. Kazancını dönemin önemli üç bankerinde değerlendiriyordu. Padişah olduğunda dağıttığı 60 bin altın cülüs bahşişini kendi cebinden ödemişti. Tutumluluk özelliği O’nu en zengin Osmanlı padişahı yapmıştı.
Dindar ve çok temizdi. İslamiyet’in emirlerini yapmakta ve yasaklarından kaçınmakta son derece hassasiyet gösterirdi.
Çok okurdu. Şehzadeliğinde Osmanlı devletinin geçmişine ait çok sayıda kitap okumuştu. Dedektif romanlarına ve seyahatnamelere çok meraklıydı. 5000 kitaptan oluşan polisiye roman kolleksiyonu vardı. Sherlock Holmes’in bütün polisiyelerini Osmanlıca’ya çevirtmişti.
Atlara ve güvercinlere düşkündü. Fırsat buldukça atları ve güvercinleri ile ilgilenirdi.
Büyük cüsseli bir kedisi vardı. Ona Ağa adını takmıştı.
Gençliğinde binicilik, atıcılık sporları ile ilgilendi. Çok iyi at binicisi ve iyi bir atıcı olmasına rağmen, padişahlığında bunlara fırsat bulamamıştı.
Aşırılıktan, şatafattan hiç hoşlanmazdı. Bu yüzden hep siyah, gri, lacivert elbise giyer, aynı renkten boyun bağı kullanırdı.
Tiyatro ve operaya ilgi duyardı. Yıldız sarayına tiyatro sahnesi yaptırdı. Buraya çeşitli oyun ve operalar getirtir, ailesi ve saray mensupları ile izlerdi. Bazen vermek istediği mesajları, oyunların içine sokuştururdu.
Sultan Abdülhamid, muhafazakar ve müteasıp olmakla birlikte müzikte batı tarzını tercih ederdi. Türk müziğine düşkün değildi. Alaturka gam veriyor, alafranga ile neşeleniyorum derdi. Ancak, bu tercihi Onun Türk müziğini himaye etmesini engellememişti.