HAREM MÜZİK HOCASI: ENTERESAN HACI ARIF BEY SARAY GÖNÜL HİKAYESİ
Harem’deki hoca öğrenci gönül ilişkilerinde şüphesiz en çok konuşulan isim, şarkı formunun en büyük bestekârı Hacı Arif Bey (1831 – 1885) dir.
Arif Bey, Hocası Eyyûbî Mehmed Bey tarafından Mızıka-i Hümâyûn’da öğrenime başlatılarak, Saray’a ilk adımının atması sağlanır.
Burada Haşim Bey’in çok ilgilendiği bir öğrencisi olur. Mızıkai Hümâyûn’da daha 19 yaşında iken, sesinin güzelliğinin şöhreti, Padişah Abdülmecid’e kadar ulaşır. Huzurunda düzenlenen bir fasıl sonrasında kendisinin Saray’a ‘‘mâbeyinci ‘‘olarak saraya alınmasını , bir süre sonra da Harem’deki câriyelere mûsikî dersi vermesini ister. Harem’deki derslerine başlamasıyla birlikte hem sesi, hem de yakışıklılığıyla cariyelerin hayranlığını kazanır. Ancak onun gönlü, Çeşmi Dilber isimli, padişahın gözdesi olan ve bir süre sonra onunla evlenmeyi düşündüğü bir çerkez cariyeye düşer.
Aşkını o günlerde yeni oluşturduğu kürdilihicazkâr makamının nağmeleriyle , “ Geçti zahmı tîri hicrin, tâ dili nâşâdıma “ şarkısını besteler.
Hacı Arif Bey ile Çeşmi Dilber arasındaki gönül ilişkisinin dedikodusu Sultan Abdülmecid’in kulağına kadar gelir. Padişah, ilişkiye olumlu bakar ve onları evlendirir.
Ancak Hacı Arif Bey’e de belli bir maaş bağlayarak Saray’dan uzaklaştırır.
Evliliğin üzerinden iki sene geçmiş ve çiftin iki çocuğu olmuştur. Ne acıdır ki, Çeşmi Dilber’in Hacı Arif Bey’e olan yakınlığının bir aşk değil, geçici bir heves olduğu ortaya çıkar. Karşısına çıkan ilk erkekle birlikte evini terk eder, gider.
Fakat Hacı Arif Bey onu halâ sevmektedir. Olay bir şekilde Padişah Abdülmecid’e iletilir. Sultan onu affederek, yeniden Saray’a alır.
Hacı Arif Bey yeniden Harem’de cariyelerin musıkî hocalığına başlamıştır.
Kısa zamanda gönlü bu sefer Zülfi Nigâr isimli cariyeye düşer. Abdülmecid, yine onları evlendirir ve yine Saray’dan uzaklaştırır. Hacı Arif Bey ikinci eşinde aradığı mutluluğu bulmuşsa da bu oldukça kısa bir süre devam eder. Zülfi Nigâr dönemin menhus hastalığı olan vereme yakalanır ve çok geçmeden hayata vedâ eder. Karısının hastalığı safhasında , sözleri Namık Kemal’e ait olan segâh, “ Olmaz ilaç sinei sâd pâreme” şarkısını besteler.
Karısının ölümü üzerine de, Recâîzâde Mahmud Ekrem Efendi’ye ait
Nigâhı mestine cânlar dayanmaz,
Uyanmaz uykudan cânân, uyanmaz,
Bu nâz ü işveden aslâ usanmaz,
Sabah olduğuna gûyâ, inanmaz,
Uyanmaz uykudan cânân, uyanmaz.
güfteli şarkıyı ölen eşine sabâ makamında mersiye olarak besteler.
Hacı Arif Bey artık bunalımdadır ve günümüzde dahi büyük hayranlık uyandıracak kadar güzel şarkılarını peşpeşe bestelemektedir. Bu arada Padişah Abdülmecid ölmüştür.
Yerine geçen Abdülaziz de, şehzadeliğinden bu yana yakinen tanıdığı bestekârı tekrar Saray’a davet eder. Hacı Arif Bey, Saray’a üçüncü dönüşünde de uslanmamıştır.
Haremde musıkî meşkleri sırasında, gönlü bu sefer Pertevniyal Valide Sultan’ın nedimelerinden Nigârnik Kalfa’ya düşer. Ona olan aşkını, o günlerde bestelediği : “ Ârif’em, ahkâmı sevdâdan şikâyet eylemem “dizesiyle başlayan kürdilihicazkâr şarkısı ile anlatır. Valide Sultan’ın önayak olmasıyla, yeni sevgilisiyle evlendirilir. Ancak, o güne kadar yaşadığı acılar Hacı Arif Bey’in ruh durumunda oldukça hasar yapmıştır.
Her seferinde Padişah tarafından affedilişi ise, Saray protokolünü de önemsemeyecek kadar pervasızlaştır. Bu durum karşısında Saray’dan bir daha dönmemek üzere son olarak çıkarılır.
O güne kadar yaşadığı olaylar, onu artık bir kâlp hastası yapmıştır. Bu yüzden günden güne Hacı Arif Beyin sağlığı bozulur ve son olarak kürdilihicazkâr makamındaki :
Gurûb etti güneş, dünyâ karardı,
Güli bağı emel soldu, sarardı,
Felek de böyle mâtemler arardı,
Güli bağı emel soldu, sarardı
Şarkısını besteledikten birkaç gün sonra Hacı Arif Bey 28 Haziran 1885 günü, dünya hayatına vedâ eder.
Şurası muhakkak ki, Harem’in uzun yıllar, hatta asırları kapsayan tarihinde, daha nice ilginç aşklar, acılar, ihanetler barınmaktadır.
Halâ yeterince ayıklanıp, incelenmeyen Osmanlı Tarihinde yapılan ciddi çalışmalar sonuçlanıp yazıldığında, Harem’e ilişkin de yeni yeni bilgiler ortaya çıkacaktır.
Y A R A R L A N I L A N K A Y N A K L A R :
AKSOY Bülent, “ Geçmişin Musiki Mirasına Bakışlar”, Pan yay. , 2008 AKSOY Bülent “Avrupalı Gezginlerin Gözüyle Osmanlılarda Musiki”, Pan yay. 2003 BEHAR Cem, “ Ali Ufkî Mezmurlar “, Pan yay. , 1990 BEŞİROĞLU Prof. Dr. Ş.Şehvar; “Türk Müzik Geleneğinde Kadinlardan Kadınca Müzik ÖZALP M. Nazmi; “Türk Musikisi Tarihi ”, MEB yay. Ankara 1986 ÖZTUNA Yılmaz; “ Türk Musikisi Ansiklopedisi “ c. III, MEB, 1974 TANRIKORUR Cinuçen; “Osmanlı Dönemi Türk Musikisi “, Dergâh yay.2003