Osmanlı Müzik-Musikisi Teori ve Nota-Notalama Yazma Sistemleri
Türkçe, Arapça ve Farsça kitapları günümüze ulaşmış olan ve döneminin müziği üzerine paha biçilmez bilgiler veren Meragalı Abdülkâdir, efsanevi bir besteci olarak da bütün İslam dünyasında çok saygın bir yere sahip olmuştur. Bugün bazı eserlerin ona atfedildiği yönünde görüşler vardır.
El Kindî’den itibaren, Müslüman müzik teorisyenleri, belli Arap harflerinin müzikteki belli sesleri göstermesi esasına dayalı bir notadan yararlanmışlardır. Harfler, Ebced’deki sırayla seslere karşılık geldiği için “Ebced notası” diye adlandırılan bu nota, genel olarak eserlerin unutulmasını ve değişmesini önlemek amacıyla değil, bazı teorik açıklamaları kolaylaştırmak niyetiyle kullanılmıştır.
Dede (1765-1821) ise, Ebced notasından esinlenerek, sesleri (perdeleri) Ebced’deki sırayla değil, perde isimlerinden alınan bazı harflerle göstermeye dayalı yeni ve kendilerine özgü farklı birer “harf notası” geliştirmişlerdir.Kantemir notasıyla, daha sonra Mustafa Kevserî (ö. 1770) de bir nota derlemesi yazmıştır.
Osmanlı sarayında “Santûrî Ali Bey” olarak tanınan Ali Ufkî (Albertus Bobovius) ise, Osmanlı yazısı gibi sağdan sola doğru yazdığı batı notası ile pek çok saz eserini ve aralarında halk müziğine, dinî müziğe ait bazı parçalar da bulunan pek çok sözlü eseri “Mecmua-i Saz u Söz” adını verdiği bir yazmada toplamıştır. Daha sonraları, Hamparsum Limoncuyan’ın kendi icadı olan bir notayla yazdığı defterler de Türk müziğinin önemli kaynakları arasındadır.
Bugün arşivlerde, en eski dönemlerden 20. yüzyıl başlarına değin bestelenmiş binlerce eserin notaları vardır. Nota kullanılmadığı için unutulanların sayısının ise bilinenlerin çok üstünde olduğu ileri sürülmektedir.Güfte derlemelerindeki bestesi unutulmuş eserlere ait güfteler bunun en önemli kanıtıdır. Notaları aracılığıyla günümüze ulaşabilmiş eserlerin çoğu sözlüdür. Sözsüz eserlerin büyük çoğunluğunu ise peşrevler ve saz semaileri oluşturmaktadır.
Çalgı, makam, usul ve ezgi alanlarında yeni katkılarla zenginleşen, zamanla büyük gelişim gösteren ve sürekli değişim içinde olan Klasik Türk müziğinde, süreç içerisinde yeni çalgılar önem kazanmış, yeni makamların ve usullerin ortaya çıkarılmasına her zaman büyük önem verilmiş, sözlü veya sözsüz yeni beste türleri ortaya çıkmış, eski türlerde bazı biçimsel değişiklikler gerçekleşmiştir. Klasik Türk müziği asıl gelişimini, 17. yüzyılın ortalarından itibaren göstermiştir.