Osmanlı müziği yapan Avrupalılar: Meşkhane
Avrupa’dan dört müzisyen İstanbul’da kurdukları Meşkhane adlı grup ile Osmanlı müziğini klasik ve caz müzikle birleştiriyor
“Fransa, İskoçya, Bulgaristan ve Danimarka’dan dört müzisyen Türkiye’de buluştu. İstanbul’da Meşkhane adlı grubu kurdular. Geleneksel Türk müziğini, diğer bir deyişle Osmanlı müziğini, klasik ve caz müzikle birleştirip yeniden yorumluyorlar.”
Avrupa’da tura çıkan grup son olarak Fransa’nın Iguerande kasabasındaki Awaranda Müzik Festivali’nde sahne aldı.
Yann Le Glaz, Saksafon Sanatçısı:
“Biz sadece Osmanlı müziği yapmıyoruz. Klasik Türk müziği icra ediyoruz. Roman müziği var, Türkiye’nin doğusundan müzikler var, Zeybek var. Biz makam teorisiyle yakından ilgileniyoruz. Çünkü bu Batı müziğinden Avrupa’da bulduğumuzdan ve klasik cazdan oldukça farklı. Melodilerin ortaya çıkması ve doğaçlama tekniği açısından farklı. İşte bu bizim grubumuzun temelini teşkil ediyor.”
İstanbul’da kurulan grubun üyeleri kısa süre önce Avrupa’ya taşındıklarını söylüyor.
Stuart Dickson, Perkisyonist:
“İstanbul’da yaşıyorduk. Uzun süre yaşadım. Son birkaç yılda oradan ayrıldık. İstanbul çok değişti. Özellikle son beş yılda. Ancak her zaman seyahat için güzel bir yer. Oraya asla dönmeyeceğimi söyleyemem. Orası benim evim gibi.”
Georgi Dimitrov, Kanun Sanatçısı:
“Osmanlı müziği benim için ilk görüşte aşk gibiydi. Bu müzikten adeta büyülendim. Sonrasında kanun ilgimi çekti ve çalmaya başladım. Kanun ile birlikte Türk müziğini dinlemeye başladım. Aslında daha genel anlamda söylemek gerekirse makam müziği. Bu müzik benim içimdeki duyguları harekete geçirdi. İşte buradayız.”
Joachim Robert Hvid, Ud Sanatçısı:
“Balkanları geziyordum. Bulgaristan, Romanya, Yunanistan. Orada bu müziği keşfettim. Sanki yeni bulduğunuz bir yiyecek gibi. Onu evinize getirirsiniz ve kendiniz pişirirsiniz. Ben de bu udu buldum. Ona karşı büyük ilgi duydum ve bu alanda eğitim almaya başladım. Bu sayede diğer arkadaşlarla İstanbul’da tanıştım ve grubu kurduk. Osmanlı müziğini klasik ve caz müzikle birleştirmek gerçekten zor; ancak zorluktan fazla eğlenceli diyebilirim. Büyük sabır gerektiriyor.”
Yann grubun kuruluşunu anlatıyor: “İlk olarak Georgi ile Bulgaristan’da buluştum. Orada Bulgar ve Makedon müziği üzerine eğitim alıyordum. Bir süreliğine orada yaşıyordum. Sonrasında birlikte çalmaya başladık. Bu benim Türk müziğiyle ilk kez karşılaşmamdı. Bir yıl sonra beni Yunan şarkıcının da olduğu grupta konser vermeye çağırdı. Stuart o grubun davulcusuydu. Sonrasında Fransa’da tura çıkmaya karar verdik. İlk önce üç kişiydik. Yakın zamanda Joachim ile İstanbul’da buluştuk. Orada ud eğitimi alıyordu.”
Joachim Osmanlı müziğini Balkanlar’da keşfetmiş: “Balkanları geziyordum. Bulgaristan, Romanya, Yunanistan. Orada bu müziği keşfettim. Sanki yeni bulduğunuz bir yiyecek gibi. Onu evinize getirirsiniz ve kendiniz pişirirsiniz. Ben de bu udu buldum. Ona karşı büyük ilgi duydum ve bu alanda eğitim almaya başladım. Bu sayede diğer arkadaşlarla İstanbul’da tanıştım ve grubu kurduk. Osmanlı müziğini klasik ve caz müzikle birleştirmek gerçekten zor; ancak zorluktan fazla eğlenceli diyebilirim. Büyük sabır gerektiriyor.”
Stuart, festivallerde dinleyenlerden olumlu tepkiler aldıklarını söylüyor: “Her yerden harika tepkiler alıyoruz. Yakın zamanda İskoçya’da Edimbourg’da festivalde çaldık. Bu benim için büyük bir meseleydi. Çünkü İskoçların bu müziğe tepki vereceğini bilmiyordum. Konser sonunda tepkilerin mükemmel olduğunu gördük. Fransa’da dinleyenler harika tepkiler veriyor. Biz de burada tura devam edeceğiz.”
Georgi İstanbul’un müziklerine anlam kattığını ifade ediyor: “Her zaman bu güçlü enerjiye sahip. Oraya ilk gittiğimde her yıl çok sayıda yabancının oraya geldiğini gördüm. Orada 3-4 ay kalıp güçlü müzik kültürünü alıyorlardı. Benim için de ilk sevgim bu şekilde başladı. Oraya gittim ve orada bilgilerinizi paylaşabileceğiniz değişim yapabileceğiniz çok sayıda müzisyenle karşılaştım. Bizim müzik yolculuğumuzda İstanbul bize çok yardım etti.”
Yann İstanbul’daki değişime dikkat çekiyor: “İstanbul’un anlamı çok değişti. İstanbul’u ilk gördüğünüzde oranın farklı bir alem olduğunu hissediyorsunuz. Başka bir dünya. Çok güzel. Çok derin tarihi var. Sultan Ahmet, Topkapı gibi turistlik hoş yerler var. Bu büyük şehirde yaşamaya başladığınızda gerçekleri de görüyorsunuz. Sabah 6’da metrobüs kullanıyorsunuz. Son zamanlarda her yerde kontroller arttı. Enstrümanınız yanınızdaysa her seferinde çantanızı açmak durumundasınız. Çok kontrol var. Ben orada yaşadığım dönemde İstanbul’un anlamı çok değişti. Çok eğlenceliydi. Harika zaman geçirdik. Çok arkadaşımız oldu. Malesef onların gelip bizimle burada çalmaları için vizeye ihtiyaçları var.