Şair -Yazar- Bestekar Leyla Saz ? Hayatı, Eser, Şiir, Beste ve Sanatçılığı
Sultan 2. Abdülhamid tarafından sadece kadınlara verilen ‘ Şefkat Nişanı ile ödüllendirilen, hem Osmanlı dönemini hem de Cumhuriyet dönemini yaşayan, Dilhayat Kalfa dan sonra ikinci kadın bestekârımız sayılan, çağdaşı şaire Nigar ile birlikte Osmanlı İmparatorluğu nun ilk Müslüman kadın anı yazarı olan, 1934 te soyadı kanununun çıkmasından sonra ‘ Saz soyadını alan, Nisyan-ı Nisvan (Unutulan Kadınlar) lardan bir diğeri bu seferki yazımızın konusu. Ya da bildiğimiz adıyla Leyla Hanım (Saz).
Leyla hanım, 1850 yılında İstanbul da dünyaya gelir. Annesi Nefise hanım, babası ise, II. Mahmud ve Abdülmecid dönemlerinde sarayın doktorluğunu yapmış olan hekim İsmail Paşa dır.Leyla hanımın babasının, sarayın harem bölümünün özel doktoru olarak görev yapması nedeniyle, 1853-1860 yılları arasında Sultan Abdülmecid in kızı Münire Sultanın mahiyetinde Dolmabahçe Sarayında yaşaması, çocukluk dönemini geçirmesi, yetişmesinde çok büyük ve önemli rol oynar. Leyla hanım, Sultan Abdülmecid den Vahdettin e kadar bütün padişahların dönemini yaşar. Hatta kendisi ile yapılan röportajlarda gözlerinin Sultan Abdülmecid in sarayında açıldığını, annesinin ninnisinden sonra duyduğu ilk seslerin, sarayın duvarlarında yankılanan saz ve sözler olduğunu söyler. Nitekim de bu sanatsal ortam onu şairliğe kadar götürür ve hatta ilk şiirini henüz ondört yaşında iken yazar.
Tanzimattan sonra, Abdülmecid in sarayı, Osmanlı sosyal hayatında ve sanat dünyasında Batı zevkinin yerleştiği bir dönemi yaşar. Sarayın harem ve selamlık bölümlerine piyano girer. Avrupadan öğretmenler getirilir, hanedanın üyelerine ve saray mensuplarına müzik dersleri verilmeye başlanır. Leyla hanım da ilk piyano dersini burada Sultan kızlarının piyano hocası olan matmazel Romano dan alır. Bunun yanında saraya gelip giden Türk musiki üstâdlarından da yararlanır. Özellikle bestekâr Medeni Aziz Efendi ve Nikoğos Ağa dan etkilense de bestelerinde batıdan etkilendiği de görülür.
Sultan Abdülmecid in ölümünden sonra, şartlar değişir. Leyla hanımın babası İsmail Paşa, Girit Valiliğine atanır. Gemi ile Girit e giderken Atina Üniveritesinde öğretim görevlisi olan ve beş dil bilen Matmazel Elizabet Kontaksaki yi tanır. Beş dil bilen Matmazel Elizabet ile dostluğunu ilerletir ve ondan Fransızca ve eski Yunancayı öğrenir. Yedi yıl süreyle bu adada yaşar. Aruz u Sadık efendiden öğrenir, genel kültürünü geliştirmede ise Giritli Fatin Efendi ve Sadık Efendi den faydalanır. Bu yıllarda bir taraftan yazarken, diğer taraftan da okumaya ve müzikle ilgilenmeye devam eder.
Leyla hanımın babası İsmail Hakkı Paşa, Girit valiliğinden önce İzmir Valiliği de yapmıştır. Girit Valiliğinden sonra tekrar İzmir Valisi olunca 1867 de Leyla hanım İzmir e gider. Burada, daha sonra Giritli Sırrı Paşa adını alacak olan, edebiyata yakınlığı ile de bilinen, vilayetin mektupçusu Sırrı Efendi ile tanışır ve henüz ondokuz yaşında iken evlenir. Eşinin görevi nedeniyle Tuna vilayetine bağlı Prizren, Rusçuk, Trabzon ve Kastamonu yu dolaşır. Her gittiği yerde bir şeyler öğrenmek ve gördüklerini bir yere kaydetme alışkanlığı olan Leyla hanım, edebiyatçı kişiliğini buralarda geliştirir. Hatta Ermenice bile öğrenir.
SARAYLI HALK KADINI
Leyla hanım, eşinin görevi nedeniyle İstanbul da bulunmadığı dönemlerde de sarayla ilişkisini hiç kesmez. Her görev değişikliklerinde, İstanbul da kaldığı dönemlerde saraya gider gelir. Bu nedenle Sarayın eğitim ve sanat hareketlerinden çok yararlansa da, saraya mensup diğer kadınlara pek benzemez. Saraydan yetişmiş olmasına rağmen halk arasına karışmayı ve onlarla kaynaşmayı çok sever. İçinde bulunduğu durumu şöyle anlatır:
‘ Eşimle o devrin vali kızı, vali eşi debdebesiyle çok gezdim. Fakat kendimi çevremden yüksek mevkiide görmekten hüzün duyuyor ve utanıyordum. Alışamadım. ‘
1895 yılında Leyla hanım ın eşi vefat eder. Dört çocuğu ile birlikte İstanbul a yerleşir. Yusuf Razi bey ve Mimar Vedat bey oğullarıdır. Büyük kızı, İstanbul Belediye Konservatarında piyano öğretmenliği yapan Nezihe hanımdır. Küçük kızı ise prof. Mehmet Ali Ayni ile evlidir.
LEYLA HANIM IN BESTECİLİĞİ,
Leyla hanım, Abdülmecid, Abdülaziz, II.Abdülhamit, Mehmet Reşad ve Mehmed Vahdettin ile Cumhuriyet dönemlerini görmüştür. 1895 ten sonraki hayatını, eşinin ölümünden sonra İstanbulda geçiren Leyla hanımın evi, adeta bir sanat evi gibidir. O dönemin edebiyat ve sanat adamları, musikişinasları her perşembe günü toplanırlar ve Leyla hanımın evinde akademik sohbetler ederler. Kendiside eski edebiyatımızı ve divanları incelemiş birisi olarak bu tartışmalara katılır, her toplantının sonunda musiki icra edilir. Hafiz Aşir efendi, Hafız Osman efendi gibi şöhretli ses sanatkarları sık sık konağa gelirler, bu toplantılarda bazan piyano, bazan armonika çalarlar. Bu durum uzun yıllar oturduğu Bostancı daki köşkü, İstanbul un işgali yıllarında yanıncaya kadar devam eder.
Bu olayı anlattığı şiirinin bir bölümü şöyledir:
Yandı köşküm pılım pırtım bucağım,
Söndü hiç tütmemek üzre ocağım,
Heder oldu çekilen bunca emek,
Ne evim kaldı, ne bahçem, ne çiçek,
Ne sazım kaldı, ne nağmem, ne nota,
Ne masam kaldı, ne minder, ne oda,
Ne kalem kaldı, ne defter, ne kitap,
Her ne yazdımsa bütün oldu yebab,
Bir ağızdan ederek hep feryad,
Elbet etmişler idi istimdat,
Yandı mahvoldu bütün asarım,
Varmış oğlumda biraz eş arım,
Yapılsa ev alınır hepsi yine,
Konmaz asar-ı güzidem yerine,
Başka hepsindeki his, vak a, hayal,
Şimdi tekrarı ise emr-i muhal,
Aradım, topladım ettim itmam,
Bende mevcut idi mevcut makam,
Deyiverdim hem bu imiş hükm-i kader,
Gam da elbet ömrüm gibi elbet geçer.
Şiirleri, notaları ve ‘ Saray Adat-ı adındaki anıları, Girit ve Prizen notları köşkle birlikte yanınca son yıllarını damadının Kızıltoprak taki evinde geçiren, son devrin biricik bestekârı Leyla hanımın, çeşitli makam ve usullerde, çoğunun güftesi kendisine ait olan iki yüze yakın bestesi olsa da, günümüze sadece 52 adet eseri ulaşır. Bu eserleri arasında en çok bilineni, hicaz makamındaki ‘ Seni Sevda Çiçeğim, Tac-ı Serim ‘ şarkısıdır.
Leyla hanım, klasik eserlerin besteleri dışında, özellikle Cumhuriyetin ilk yıllarında çok sevilmiş olan ve Kurtuluş Savaşı yıllarında ünlenen ‘ Yaslı Gittim Şen Geldim, Aç Koynunu Ben Geldim ‘ marşınında bestecisidir.
Atatürk ün sevdiği şarkıların başında gelen ve her fasıl programında da birkaç kez tekrarlattığı ‘ Mani Oluyor Halimi Takrire Hicabım ‘ dizesiyle başlayan şarkıda Leyla Hanım a aittir.
Leyla Hanım’ın şarkıları Cumhuriyet döneminde Ankara ve İstanbul radyolarında bir çok defa seslendirilir. Ankara Radyosu sanatçılarından Semahat Ergökmen otuz yıllık sahne hayatında Leyla Hanım’ın repertuarını, üslubunu bozmadan icra eder.
LEYLA HANIMIN ŞAİRLİĞİ,
Divan edebiyatını çok iyi bilen, kalemi eliyle değil kalbiyle tutan Leyla hanım, güfte ve bestelerini gözlerden, gönüllerden uzakta tutmasa da, yazmış olduğu şiirlerin kitap olarak yayınlanmasına bir türlü izin vermez. Yakınlarının bu konudaki ısrarlarına kulak asmaz. Taki Bostancı daki köşkü içindekilerle birlikte yanıp kül olana kadar. Bu yangından sonra oğlu Yusuf Razi olayı şu satırlarla anlatır.
‘ Bostancı’daki köşkü yandığı gün; ne kadar yazıları notaları varsa hepsi birden mahvolunca, bunların neşrine muvafakat etmediğine nadim oldu, çünkü insan eserlerini muasırlarının nazar-ı tenkidine arz edilmeye layık addetmese bile büsbütün mahvolmasına razı olamıyor. ‘
Böylece kararını veren Leyla Hanım, çocuklarında ve dostlarında bulunan şiirlerini toplar, ayrıca hafızasında yer alanları tekrar kaleme alır. Böylece bir yangının küllerinden ‘ Solmuş Çiçekler isimli şiir kitabı doğar. Solmuş Çiçekler isimli kitabındaki şiirleri de tüm genç kadınların okuması gerektiğini söyler.
HAREM VE SARAY ADATI KADİMESİ
Leyla Hanım, çağdaşı Şaire Nigar ile birlikte Osmanlı İmparatorluğu nun ilk müslüman kadın anı yazarıdır. Harem ve Saray Adatı Kadimesi ismini verdiği, saray çevresini ve adetlerini anlatan anıları ile ünlenmiştir. Haremdeki yaşantı hakkında Osmanlı kaynaklarında bilgi bulmak zordur. Çünkü, harem ve haremde olup bitenler, Osmanlı sosyal yaşamında ‘ Yasak Bölge‘ olarak kalmıştır. Bu nedenle bir çok yerli ve yabancı yazarlar tarafından yazılanlar daha çok hayallerle şekillenmiştir. Leyla hanımın hatıraları ise saray ve harem hayatı hakkında daha çok gözlemlere dayanan çok önemli bir kaynaktır. Sarayda yaşadığı altı padişah dönemini, saray çevresini, insanlarını, gelenek ve görenekleri, saz alemlerini, saray teşkilatını ve ünlü düğünleri tüm detayları ile anlatmıştır. Leyla hanımın anılarını, harem ve 19.yy daki Osmanlı kadın hayatı konusunda gözleme dayalı tek kaynaktır. Anılarını 70 yaşında kaleme alır ve hiç bir ayrıntıyı ihmal etmez. Osmanlı harem hayatını ve İmparatorluğun son döneminde kadınların yaşamını anlatan anıları değişik dillere çevrilir ve büyük ilgi görür.
Leyla hanım bir hanımefendi ve aydın bir Türk kadını olarak harem-selamlık gibi gereksiz gelenekleri bir yana iter ve örtünmez. Ölümünden birkaç yıl önce ‘ Saz ‘ soyadını alır. Bunun anlamını soranlara ise ‘ kendimi bildim bileli günüm onsuz geçmedi ‘’ der. Ölümüne yakın aylarda bir felç geçirir. Hatta ölmeden üç gün önce, Kemani İhsan bey ile, udi mısırlı İbrahim efendi ziyaretine gelirler, isteği üzerine de bir eser çalarlar. Leyla hanım eseri gözleri kapalı dinlediğinden, dinlemediğini sanan sanatkarlar bir falso yapınca gözlerini açar ve onları ikaz eder.
Leyla hanım ( Saz ) da her ölümlü gibi, 6 Aralık 1936 tarihinde, 86 yaşında, damadı Mehmet Ali Ayni nin Kızıltopraktaki evinde hayata gözlerini yumar. Nuruosmaniye camiinde kılınan cenaze namazından sonra 7 Aralık 1936 günü Edirnekapı Şehitliğinde toprağa verilir. Mezarı 2. adadadır.
Ölümünden bir gün sonraki, 7 Aralık 1936 tarihli Cumhuriyet gazetesi ‘ 86 yaşında ölen şaire, münevver ve güzide bir Türk kadını idi ‘ başlığını atar. Yine aynı gazetenin iç sayfalarında ise ‘ Leyla Saz da; Şimdi ölgün bir saz, kırık bir saz oldu başlığı atar.
BESTELERİNDEN BİR KAÇ ÖRNEK
-Bestenigar-Neşvem emelim en iken ey necmi ziyadar,
-Hicaz- Seni Sevda Çiçeğim, Tac-ı Serim
-Hicaz-Bilirim kalbini cana bilerek aldanırım,
-Hicazkar-Ey bağı canım süseni,
-Hüseyni-Ağlayıp da dil harab etme beni,
-Hüzzam-Ey sabahı anın,
-Karcığar-Yürü hey bi vefa hercai güzel,
-Kürdili Hicazkar-Çeşmani göstererek gözüm yaşın dindir,
-Mahur-Etmedin asla terahhum pek çok üzdün canımı,
-Suzidil-Mani oluyor takrire hicabım,
ANISINI YAŞATAN CD LER
-Kadın Bestecilerimiz, CD, Cemre Müzik, İstanbul, 1998.
-Osmanlı Mozaiği, Kadın Bestekârlar 1 & 2, CD Sony Music, İstanbul, 2001.
-Osmanlı Marşları, Kalan Müzik CD, İstanbul (tarihsiz).