Türkiye’nin yanı sıra, Tunus, Fas ve Cezayir de dahil olmak üzere bütün Arap ülkelerinde, İran’da ve Ermenistan’da aynı adla kullanılan iri gövdeli, kısa saplı lavta cinsinden telli çalgı. (İran’da barbat adıyla da bilinir.)
UD TARİHÇESİ:
İnsanoğlunun yaptığı en eski telli çalgılardan olan udun atası sayılabilecek ilk çalgıların, Eski Mısır’da (İ.Ö. 1320-1085) yapıldığı sanılıyor. Çünkü, bu dönemden kalma kilden kabartmalardan birinde uda benzer bir çalgı betimlenmiştir.
Olasılıkla, antik ud gibi bu yeni ud da tek bir ağaç parçasından oyularak yapılıyordu ve gövdesi bugünkü udunkinden daha küçüktü; göğsü ise deridendi. İranlılar bu çalgıya barbat adını vermişlerdir
Ud sözcüğü ilk kez VII. yüzyıla ait Arapça metinlerde geçer. Ama sonraki İran ve Arap metinlerinde barbat, ud ve tunbur (tanbur) terimleri birbirine karışmıştır. Farabi’nin ud çaldığı ve çalgıda bazı değişiklikler yaptığı bilinir. Bunların en önemlisi, udun, dörtlü aralıklarla akortlanan dört teline eklediği beşinci teldir.
Udun sapındaki, Farabi döneminde de korunmuş perdeler, X. yüzyılın sonuna doğru terk edildi. Ud, önceleri tahtadan bir mızrapla çalınırdı.
Endülüslü ünlü müzisyen Ziryab (IX. yüzyıl), bunun yerine kartal teleğinden mızrabı yerleştirdi. Günümüzde ise, genellikle esnek plastikten mızraplar kullanılmaktadır.
Daha önce de çeşitli dönemlerde kullanılmış olmakla birlikte, asıl XIX. yüzyılın ikinci yarısında kesin olarak klasik Türk müziği çalgıları arasına giren ud, günümüze değin birçok virtüoz tarafindan değişik üsluplarla çalınmıştır.