Osmanlı – Almanya İmpatorluğu (Türk- Alman) Dostluğu Tarihi Gerçeklerin Analizi
Almanya İmpatorluğu, Osmanlı Devleti ile Ne zaman ,Niçin ve Nasıl dost oldu?
Osmanlı Devleti ile Almanya arasında İmparator II. Wilhelm’in gerçekleştirdiği üç ayrı ziyaretle başlayan ve günümüzde de sürdürülen dostluğun perde arkasını araştırıldı.
Yedikıta Tarih ve Kültür Dergisi, Türk-Alman dostluğunun temelini oluşturan Alman İmparatoru II. Wilhelm’in 1889, 1898 ve 1917 yılında Osmanlı ülkesine yaptığı seyahatlere yer verdi. Tarihçi Yazar Selman Soydemir’in kaleme aldığı “Alman İmparatoru II. Wilhelm’in Osmanlı Ülkesine Seyahatleri Hesaplı Misafir” başlığıyla verilen dosyada dikkat çekici bilgilere yer veriliyor.
Alman İmparatorunun Ziyaret İsteği, İkinci Abdülhamid Han’ı Memnun Etmiş
Makaleye göre, II. Wilhelm’in Osmanlı ülkesine bir seyahat düzenlemek istediği haberi Sultan İkinci Abdülhamid’i memnun etmişti. Zira bu tarihlerde Avrupa’nın büyük devletlerinden her biri Osmanlı ülkesinden birer toprak parçasını ele geçirirken Almanya’nın bu yönde bir teşebbüsü olmadığı gibi Müslüman ülkelerde kolonisi de bulunmuyordu. Padişahın memnun olmasında Müslümanlara dost görünen bir Almanya’nın varlığı rol oynuyordu. İki devlet arasında geçmişten gelen sıcak ilişkiler mevcuttu. Üstelik Almanlar, bu yıllarda gönderdikleri subaylarla Osmanlı ordusunu eğitmek için gayret ediyorlardı. Ayrıca Sultan İkinci Abdülhamid, Avrupalı devletlere karşı izlediği denge ve çıkar ilişkilerini kullanma politikasını Almanya’ya dayandırabilecekti.
Alman İmparatorunun İlk Ziyaret İstanbul’la Sınırlandırılmış
İmparatorun İstanbul’a 1889 yılında yaptığı ilk seyahatine hanımı İmparatoriçe Viktoria ile kendisinden üç yaş küçük kardeşi Prens Heinrich de eşlik etmiş. Deniz yoluyla gelen İmparator Çanakkale önlerinde 3 askeri gemiyle karşılanırken, Sultan İkinci Abdülhamid Han, Dolmabahçe’den Yıldız’a kadar muhteşem bir istikbal merasimi düzenlettirmiş.
Alman İmparatoru İstanbul’da geçirdiği beş gün boyunca Sultanahmet, Ayasofya, Süleymaniye, Fatih, Kariye ve Eyüpsultan camilerinde incelemelerde bulunmuş. Topkapı Sarayı ve Hazine Dairesini, Kapalı Çarşı, Harbiye Mektebi ile Alman Büyükelçiliği, Alman Hastanesi, Beyoğlu Protestan Kilisesi’ni gezmiş, boğazda ise Sultaniye vapuruyla gezinti yapmış. Haliç’de de yedi çifte saltanat kayığıyla dolaşmış.
Alman İmparatoru İkinci Ziyareti Filistin’e Kadar Uzanmış
Alman İmparatoru II. Wilhelm’in ikinci seyahati sadece İstanbul’la sınırlı kalmamış, Filistin ve Suriye’ye kadar uzanmış. 18 Ekim 1898’de Dolmabahçe’de merasimle karşılanan İmparator İstanbul’da bulunduğu 3 gün zarfında Edirnekapı’da tarihî surları gezmiş, Beylerbeyi Sarayı’na ve Çamlıca’ya gitmiş, Üsküdar’ı ve Boğaz’ın Anadolu kıyılarını dolaşmış. Ünü ülke dışına taşan Hereke Halı Fabrikası’nda incelemelerde bulunmuş.
Filistin ve Suriye gezisi için 25 Ekim 1898’de Hayfa Limanı’na çıkan İmparator, burada Hassa Ertuğrul Alayı tarafından karşılanmış. Üç günde Kudüs’e ulaşan II. Wilhelm ve beraberindekiler, Kamame Kilisesi’ni ziyaret ettikten sonra Beytüllahim’de Alman Kilisesi’nin açılış merasimine katılmış. Ardından da Hz. Davud Peygamber’in türbe ve camiini, Zeytindağı, Suriye Yetimhanesi gibi yerleri gezmişler. Kudüs’ün Müslümanlarca mukaddes olan Harem-i Şerif bölgesine giderek Kudüs müftüsü ve Suriye valisinin eşliğinde Kubbetü’s-Sahre ve Mescid-i Aksa’yı ziyaret etmişler.
Kudüs’teki Muhtemel Krizi Sultan Abdul Hamid Önlemiş
Alman İmparatoru II. Wilhelm’in Kudüs’e girişi sırasında kısa süreli bir kriz yaşanmış. Eski bir İslam geleneğine göre Kudüs’ün ana kapısı olan Yafa Kapısı’ndan (Babü’l-Halil) ancak şehri fetheden hükümdar girebiliyordu. İmparator ise Kudüs fatihleri olan Hazret-i Ömer Efendimiz (r.a.), Selahaddin Eyyubî ve Yavuz Sultan Selim gibi ana kapıdan girmekte ısrar etmiş. Kayzer’in böyle bir şey yapması “şehrin fatihi” olmak manasına geleceğinden, diplomatik bir krizi tetikleyecekken, Sultan Abdülhamid Han’ın dâhiyane teklifiyle bu iş çözülmüş. Yafa Kapısı’nın yakınında surda bir gedik açılarak yeni bir giriş vücuda getirilmiş. II. Wilhelm’e de buranın kendi şerefine, konvoyunun rahat geçmesi için açıldığı bildirilmiş. Dolayısıyla hem Alman Kayzeri II. Wilhelm kendi şerefine açıldığını zannettiği bu girişle taltif edilmiş, hem de muhtemel bir diplomatik kriz önlenmiş.
“Hıristiyan Olmaktan Utandım”
Kudüs’te Hıristiyanlarca kutsal kabul edilen Kamame (Kıyamet) Kilisesi’nin hali Wilhelm’i hayal kırıklığına uğratmış. Baden Grandükü’ne çektiği telgrafta duygularını “Daha önce çok pislik gördüm, ama bu kadar büyük bir yığını hiç görmemiştim.” diyerek ifade etmiş. Ayrıca kilise yüzünden Hıristiyan gruplar arasında sürüp giden çatışma ve anlaşmazlıklar da onu rahatsız etmiş. Şam’dan kuzeni Rus Çarı II. Nikolay’a yazdığı mektupta şunları ifade etmiş:
“Kutsal şehirden (Kudüs) ayrılırken şahsi olarak Müslümanlara karşı derin bir utanç duyuyordum. Eğer buraya inançsız biri olarak gelseydim muhakkak ki Müslüman olurdum. Korkarım ki Kudüs’te Hıristiyanlık, ruhbanlar tarafından politikanın bir aracı olarak kullanılmakta. Bu çok yanlıştır ve Hıristiyanlığa büyük zarar vermektedir.”
Alman İmparatoru “300 Milyon Müslüman’ın Dostuyum”
Alman Kayzer’i ve imparatoriçe Kudüs ziyaretinin ardından Yafa’ya buradan da deniz yoluyla Beyrut’a ulaşmışlar. Beyrut’ta iki gün geçiren II. Wilhelm, trenle Şam’a hareket etmiş. İmparatorun Şam’daki karşılanışı Kudüs’dekinden daha parlak olmuş. Öyle ki, halkın tezahüratlarından etkilenen Kayzer, yanındaki Şakir Paşa’ya, halkın buradaki coşkusunu Berlin halkına öğretmek gerektiğini söylemiş. Şam’da Emeviye Camii’ni ve Selahaddin Eyyubî’nin türbesini ziyaret eden imparator, dünyanın farklı yerlerindeki 300 milyon Müslüman’ın dostu olduğuna dair konuşmasını da Şam’da yapmış.
Son Seyahatini Filme Aldırmış
Alman Kayzer’in son ziyareti ise 1917’de oldu. Bu son gelişinde ikinci seyahatinin anısına Sultanahmet Meydanı’na yaptırılan Alman Çeşmesi başta olmak üzere birçok tarihi yerleri gezmiş. Daha da önemlisi Osmanlı Ordusu’nun dünya devletlerine karşı Almanya desteğinde büyük zafer kazandığı Çanakkale’ye gitmiş. Burada savaşın geçtiği sahalarda incelemelerde bulunmuş ve kendisine verilen brifingi dinlemiş.
Alman Kayzer’i II. Wilhelm’in son seyahatinin öne çıkan bir özelliği de o günün yeni teknolojisi kamera vasıtasıyla bu seyahatin bazı bölümlerini filme aldırması olmuş. İmparatorun Çanakkale’den İstanbul’a dönüşünde Haydarpaşa rıhtımından karaya çıktığı an filme alınmış. Ayrıca devlet ricaline Şale Köşkü’nde verilen ziyafet sırasında mehter gösterisini çok beğenen imparator, bunu hususiyle filme aldırmış.
Almanya Kralı, II. Wilhelm’den Sultan Abdülhamid Han’a Vefa
Sultan Abdülhamid Han, 1909 yılında, 31 Mart Vakası adıyla tarihlere geçen düzmece bir isyan bahanesiyle tahttan indirildiğinde, II. Wilhelm’in, Sadrazam Tevfik Paşa’nın Berlin’de askerî eğitimde bulunan oğullarına üzüntü ve kızgınlık arası bir şekilde sitem ettiği çeşitli hatıratlarda nakledilmektedir.
Osmanlı ülkesine düzenlediği 1917’deki son seyahatte II. Wilhelm, dostu olarak gördüğü Abdülhamid Han’ı da unutmamış, Beylerbeyi Sarayı’nda ikamet eden hünkâra adamlarından birini göndererek muhabbetlerini bildirmiş.
Alman İmparatoru Ziyaretini, Dünya Ülkeleri Yakından takip Etmiş
Alman İmparatoru II. Wilhelm’in seyahatleri, devrin Osmanlı ve dünya basınında büyük yankılar uyandırmış, Osmanlı ihtişamının ve misafirperverliğinin bütün dünyaca tanınmasında tesirli olmuş. Makalede ayrıca, Sultan Abdülhamid Han, II. Wilhelm’in Türk-Alman yakınlaşmasını sağlayan seyahatlerini, Osmanlı Devleti’ni parçalamak isteyen İngiltere ve Rusya gibi devletlere karşı ustaca kullandığını ancak aynı basireti gösteremeyen İttihatçıların ise devleti savaşa sokarak ülkenin parçalanmasına yol açtığına dikkat çekiliyor.
Almanya’nın Asıl Hedefi Nedir?
Alman İmparatoru II. Wilhelm Osmanlı ülkesine gerçekleştirdiği seyahatlerin sadece bir merak ve dostluk ziyaretinden ibaret olmadığının belirtildiği makalede, “Asıl hedef Osmanlı coğrafyasındaki Alman nüfuzunun artırılması ve Alman mallarına pazar arayışıdır. İmparator Wilhelm, ilk gelişinde, Alman üretimi mavzer tüfeklerinin Osmanlı ordusunda kullanılmak üzere büyük çapta satışını sağlamış, ikinci gelişinde ise Bağdat Demiryolu’nun yapımının Alman şirketlerine verilmesini temin etmişti.” deniliyor.
Yedikıta Dergisi