Osmanlı Padişahı, Sultan 2. Mahmut Han Kimdir? Dönemi, Önemli Olaylar, Yenilikler, Şahsiyeti ve Yaşamı
30. Osmanlı padişahıdır. I. Abdülhamit’in küçük oğludur. Annesi Nakşıdil Valide Sultan’dır. 1808’de ağabeyisi IV. Mustafa‘nın yerine tahta geçti. 30 yıl tahtta kaldı.
53 yaşında öldü. Yerine büyük oğlu Abdülmecit padişah oldu; öteki oğlu Abdülâziz de daha sonra tahta çıkmış, ondan sonraki bütün Osmanlı hanedanı, II. Mahmut’un bu iki oğlundan yürümüştür.
Babası öldüğü zaman Şehzade Mahmut 5 yaşındaydı. Babasının yerine tahta, amcasının oğlu 3. Selim geçmişti. Şehzade Mahmut’tan 22 yaş büyük olan bu amca oğlu, kendi oğlu olmadığı için ona oğul ihtimamı gösterdi; yetişmesine çok dikkat etti, ona Türk musikisini kendisi öğretecek derecede sevgi gösterdi. Bu itinanın önemli bir sonucu olmuş, Şehzade Mahmut, 3. Selim gibi tam bir inkılâpçı olarak yetişmiştir. Osmanlı İmparatorluğu cihanşümul mevkiini muhafaza etmek niyetindeyse, ne bahasına olursa olsun, devlet müesseselerinde kökten ıslahat yapmak gerektiğine inanmıştı.
Gericilere Karşı
3. Selim ihanete uğrayıp gericiler tarafından tahttan indirilerek Saray’da bir daireye hapsedilince, Şehzade Mahmut veliaht, kendisine karşı dostça fikirler beslemeyen ağabeysi IV. Mustafa da padişah oldu. «Nizam-ı Ceditçi» (Yeni Düzenci) denen bütün inkılâpçılar, Rusçuk’ta bulunan Alemdar Mustafa Paşa’ya sığındılar. 3. Selim‘i yeniden tahta çıkarmak üzere büyük kuvvetlerle istanbul’a yüriyen Alemdar, Topkapı Sarayı’nın önüne gelince büyük inkılâpçı hükümdarın henüz şehit edilmiş cesediyle karşılaştı. Alemdar Mustafa Paşa, 3. Selim‘in cesedi üzerine kapanıp ağlarken, maiyeti kendisini acele davranıp tek ümit olan Şehzade Mahmut’un hayatının kurtarılması hususunda ikaz etti. Bu sırada katiller, Veliaht’in dairesine girmiş bulunuyorlardı. Veliaht dairesini idare eden kahya kadın Cevri Kalfa, katillerin gözlerine doğru kızgın kül serperek onları birkaç dakika durdurabildi. Bu birkaç dakika içinde yetişen Alemdar Mustafa Paşa, IV. Mustafa‘yı tahttan indirdi; 2. Mahmut, 24 yaşında padişah oldu.
Nizam-ı Cedit teşkilatı yeniden yürürlüğe kondu; Alemdar, sadrazam oldu. Fakat yeniçeri fesat ocağına dayanan gericiler, fırsat gözlüyorlardı. 18 kasım 1808’de, Alemdar’ı Bâbıâli’deki sarayında gafil avladılar. Ele geçeceğini anlayan Paşa, barut fıçılarını ateşledi; etrafını kuşatan 500 yeniçeriyle birlikte havaya uçtu.
Bundan sonra 2. Mahmut, çok kapalı bir siyaset takibine başladı. Birbiri ardından karşılaştığı olaylar, onu iyice uyarmıştı. Fikirlerini en yakınlarına bile açmadı. Yıllar boyunca, her türlü ilerlemeye engel olan, savaş meydanlarında kaçmaktan başka hiçbir işe yaramayan kaldırım kabadayılarının ocağı haline gelmiş Yeniçeriliği ortadan kaldırabilmek için gayesine doğru, büyük bir ihtiyatla yürüdü.
Napoleon’un Teklifi
Osmanlı İmparatorluğu bu sırada Rusya ile savaş halinde bulunuyordu. Türk orduları, Ruslar’ı, mucize kabilinden durdurabiliyorlardı. 2. Mahmut 28 mayıs 1828’de Bükreş Antlaşması’nı imzalayıp Rusya ile sulh yapmak zorunda kaldı. Büyük Besarabya eyaleti, Rusya’ya bırakıldı; bundan böyle Dinyestr yerine, Prut ırmağı Rusya – Osmanlı sınırını ayıracaktı.
Bu sıralarda Napoleon, Rusya seferine çıkmak üzereydi. Osmanlıya da Rusya’ya yürümesini teklif etti. Yalnız, İngiltere ve Osmanlı dışında bütün Avrupa’yı işgal etmiş olan Napoleon’un dönek siyaseti, «dünyanın merkezi olmaya ancak İstanbul lâyıktır» dediği biliniyordu. Napoleon asla güvenilip müttefik olarak kabul edilemezdi; Sultan Mahmut teklifi reddetti.
Yunan İsyanı
Gene bu sıralarda Yunan ihtilâli başladı. Yunanlı âsilerin Mora’daki sivil Türkler’i kılıçtan geçirmeleri üzerine 2. Mahmut, isyanın başlıca tahrikçisi olan İstanbul’daki Ortodoks Patriğini astırdı. Romanya’da da Rusya’nın tahrikiyle bir isyan çıktı. Türk ordusu, bu isyanı kolayca bastırdı. Yalnız, Mora isyanı bastırılamadı. Zira bir Fransız kolordusu başta olmak üzere, bütün Avrupa’dan yardım alıyordu. Yalnız Avusturya, Osmanlı’yı tutuyordu. Prusya ile İngiltere ve İspanya, tarafsızdı. Rusya ile Fransa, Yunanistan’a bağımsızlık verilmesini şiddetle istiyorlardı.
Navarin Faciası
Lord Cochrane ve Sir Richard Church gibi İngiliz generallerinin komutasındaki Yunanlılar, tamamen ezilmişler, isyan Türk ordusu tarafından tamamen bastırılmıştı ki, 20 ekim 1827’de medeniyet tarihi için bir yüz karası olan Navarin faciası oldu. Türk donanması, Mora’nın güneybatısındaki bu limanda bulunuyordu. İngiliz – Fransız – Rus müttefik donanması, savaş bayrağı çekmek usulden olduğu halde, bunu yapmaksızın limana girdi, katiyen böyle bir şey beklemiyen Türk donanmasını birdenbire ateşe alıp imha etti.
Rusya da Osmanlı’ya savaş açtı. Donanması yok olan, Yeniçeriler’i de az önce ortadan kaldıran, yeni modern ordusu henüz çekirdek halinde bulunan 2. Mahmut, Avrupa’ nın baskısına karşı koyamadı. Romanya, Girit, Epir ile Tesalya’nın da Osmanlı’dan koparılması ile tehdit edildiği için, Rusya ile Edirne Antlaşması’nı imzaladı. Tarihte ilk defa, Avrupa’nın 6. büyük şehri olan Edirne’ye kadar gelen Ruslar, bütün Türk topraklarından çekildi. Yalnız Yunanistan’a bağımsızlık koparmakla yetindi; böylece, Balkanlar’daki Ortodokslar arasında koruyucu rolüne sahip çıkmayı umuyordu. Mora ve Attika yarımadaları ile Eğriboz ve Siklad adalarından ibaret küçücük (49.414 km2) bir Yunan Krallığı kuruldu.
Bu sırada, düşmek üzere olduğu için halkı dış meselelerle oyalamak istiyen Fransa Kralı X. Charles da, Cezayir’e asker çıkardı. Çeşitli belâlar içinde bulunan Osmanlı, bu çok uzak eyaletini savunamazdı. Buna rağmen bazı Türk sancakbeyleri, bilhassa Kosantine sancakbeyi Ahmet Paşa, Fransızlar’ı yıllarca uğraştırdı. Böylece Osmanlı, Barbaros Kardeşler’in armağanı olan bu 300 küsur yıllık eyaletini de kaybetmiş oldu. 2. Mahmut, Trablusgarp (Libya) eyaletini donanma göndererek sıkı sıkıya İstanbul’a bağladı; Tunus eyaleti ile de daha sıkı bağlantı kurdu. Böylece Kuzey Afrika’yı, batıdan Fransa’nın, doğudan Mehmet Ali’nin tehdidinden korudu.
Yeniçerilik Kaldırılıyor
2. Mahmut, artık Yeniçeri fesat ocağının kaldırılmasına sıra geldiğini düşünüyordu. Aydınlar tamamen padişahın tarafındaydı. Devlet adamlarının içinde de artık bu askerle başarılı bir savaş yapılabileceğine inanan tek kişi kalmamıştı. Bu durumda, iki günlük bir sokak savaşından sonra, 2. Mahmut’un pek azimli tutumu sayesinde ocak tamamen söndürüldü (16 haziran 1826). Bu, uzun zamandan beri özlenen bir şeydi. Onun için, Yeniçeriliğin kaldırılmasına «Vak’a-i Hayriye» (Hayırlı Olay) dendi. Yeniçeri zorbalığı altında inleyen İstanbul halkı bayram yaptı.
2. Mahmut, «Asâkir-i Mansûre» adıyla modern bir ordu kurdu. Alelade bir albay gibi ilk modern Türk birliklerinin talim ve terbiyesine nezaret etti; onlarla karda, çamurda tatbikata çıktı. İki yıl Rami kışlasındaki odasında oturdu. Bu arada, Harbiye Mektebi açıldı. Ehliyetli subaylar yetiştirildi. Çeyrek yüzyıl sonra Türk ordusu, Prusya ordusundan sonra dünyanın en modern ordusu sayılıyordu; bu ordu 1854’te tek başına Rus ordularını bozguna uğrattı.
Bundan sonra 2. Mahmut, Eflâk – Boğdan (Romanya) ve Sırbistan eyaletlerine iç bağımsızlık vermekle, Doğu Karadeniz kıyılarında bir arazi şeridini de Rusya’ya bırakmakla beraber, Mısır hariç, diğer eyaletleri sıkıca İstanbul’a bağladı, derebeylerinin çoğunu ortadan kaldırdı. Bunların içinde en güçlüsü olan Tepedelenli Ali Paşa idam edildi, idaresinde bulunan eyaletler sıkı sıkıya hükümetin kontrolüne geçti.
2. Mahmut, Mısır meselesini halledemeden öldü. Devlete isyan eden Mısır Valisi Kavalalı Mehmet Ali Paşa, oğlu ibrahim Paşa’nın Türk subaylarından kurduğu modern ordu sayesinde, daha birkaç eyaleti elinde tutuyordu. Kuruluş halinde bulunan Türk ordusunu birkaç kere bozguna uğratan İbrahim Paşa, Kütahya’ya kadar geldi. 2. Mahmut, «denize düşen yılana sarılır!» diye tarihe geçen sözünü söyleyerek, Rusya ile Hünkâr İskelesi Antlaşmasını yaptı. Ruslar, gerekirse, Mehmet Ali Paşa’ya karşı Osmanlı hükümetine yardım edecekti. Bu durum, Boğazlar’a yaklaşan Ruslar’ ın ılık denizlere inmek ihtimalini doğurduğu için İngiltere’yi kuşkulandırdı. Bu suretle İngiltere, Mehmet Ali’ye kesin şekilde cephe almak zorunda kaldı. Bu siyasetin meyvalarını toplamak, 2. Mahmut’tan sonra Büyük Reşit Paşa’ya nasip oldu.
2. Mahmut, Osmanlı tarihinin en buhranlı zamanlarından birinde saltanat sürmüştür. 2. Mahmut’la Osmanlı’da modern devir başladı. Dağılmakta olan eyaletler toplandı, tamamen merkezi bir idare kuruldu. Saray teşkilatından başlayarak bütün devlet teşkilatı yenileştirildi. Harbiye, Tıbbiye, daha başka okullar kuruldu, Avrupa’ya öğrenci gönderildi. Fransızca’ya öğretimde büyük önem verildi. Hariciye nazırlığına Mustafa Reşit Paşa getirildi. «Takvim-i Vekaayi’» adiyle resmi devlet gazetesi kuruldu. Matbaacılığa önem verildi. Buhar kuvvetine dayanan modern sanayi benimsendi, ilk fabrikalar kuruldu. Buharlı gemi Türkiye’ye girdi. Avrupa icatları, birkaç yıl ara ile gecikilmeden kabul edildi. Parasız mecburi ilk öğretim kanunu çıkarıldı. Batı eserlerinden çevirilere hız verildi. Batı musikisi ciddi olarak Osmanlı’ya sokuldu; Mızıkay-i Hümayun kuruldu. Resmi kıyafet olarak fes ve pantolon kabul edildi.
2. Mahmut, büyük bir hattat olarak da kabul edilir. Türk musikinin son büyük koruyucusudur. Kendisi de ney ve tambur çalardı. 30 kadar şarkı bestelemiş, Batı musikisi tarzında bir marş da yazmıştır. «Adli» mahlası ile güzel şiirler yazmıştır.
Nazik ve yakışıklı, soğukkanlı ve cesur, fedakar ve lütufkardı. Devrinin büyük hükümdarı olduğunda Batı tarihçileri müttefiktir. Divanyolu’ndaki muhteşem türbesine gömülmüştür; yanında küçük oğlu Sultan Aziz ile torunu 2. Abdülhamit gömülüdür.
2. Mahmut’un ölümüyle Tanzimat devri başlar. Bu devre Mustafa Reşit Paşa damgasını vurmuşsa da, yapının gerçek temellerini 2. Mahmut atmıştır.