
GALATA KULESİ
Galata Kulesi 1348 yılında Galata denen Ceneviz kolonisinin surları arasındaki en yüksek noktaya yapılmıştır.
Galata Kulesi’nin yapılışı hakkında çeşitli rivayetler vardır: Kuleyi Doğu Roma İmparatorlarından Anastasius Oilozus’un 507 yılında bir fener kulesi olarak yaptırdığı ve Cenevizliler’in bu eski kuleyi genişletip büyüttükleri rivayetlerden birisidir. Daha çok üzerinde durulan ise Cenevizliler’in gelmelerinden sonra, 1348 yılında bölgelerini yabancılara karşı korumak amacıyla, Galata surlarını yaptırdıkları ve Galata Kulesi’nin bu surların baş kulesi olduğudur.
Galata adının nasıl verildiği de tam olarak bilinmemektedir. Kelt Kavmi buradan geçerken, önderleri Brennos yönetiminde bu bölgede kaldıkları ve ‘Galata’ adının da bu nedenle yöreye verildiği söylenmektedir. Bir başka görüşe göre ise bu ad, Grekçe’de ‘süt’ anlamına gelen ‘gala’ sözcüğünden türemiştir. Galata sözcük olarak ‘sütler’, galatas ‘sütçü’ anlamına gelmektedir. Bir üçüncü görüşe göre, Galata adı İtalyanca’nın Cenova Lehçesi’nde ‘yokuş’ anlamına gelen ‘caladdo’ sözcüğünden türemiştir.
Galata Kulesi, Osmanlı’nın ilk dönemlerinde Yeniçeriler tarafından kullanılıyordu. Kule 16. yy’da Kasımpaşa’daki donanmada tutsakların barındırıldığı yerdi.
II. Selim döneminde (1566-1574) Galata Kulesi asıl gözlemevi Pera’da olan Türk Astronomu Takiuddin tarafından yenilenerek gözlemevi olarak kullanıldı.
Daha sonraki yüzyılda II. Mustafa döneminde (1695-1703) Şeyhülislam Feyzullah Efendi, bir Cizvit papazı ile birlikte kulede bir gözlemevi kurmaya çalıştıysa da bu çabaları 1703 yılında öldürülmesiyle yarım kaldı.
Galata Kulesi Osmanlı döneminde, çeşitli sebeplerle, fakat özellikle 1794 yılındaki (III. Selim dönemi) büyük Galata yangını nedeniyle II. Mahmut tarafından 1832 de yeniden yaptırıldı.
1875 ’tensonra kule 1964 e kadar yangın kontrol istasyonu olarak kullanıldı ve 1967’ de turistik hizmete açılana kadar restorasyon için kapalı kaldı. Bu restorasyon sırasında Osmanlı döneminde yapılan değişiklikler de göz önüne alınarak Cenevizliler dönemindeki yapıya daha uygun olması için konik tepe tekrar eklendi.
Galata Kulesi, yangın gözetleme amacıyla kullanılmaya ilk başlandığı zamanlarda, görülen yangın, sadece kule içine asılı kös vurarak halka duyuruyordu. Bu gelenek sürekli devam etmiş ama uzaklardan yangının haber alınabilmesi için kös çalmanın yanında bayrak ve fener asılmaya da başlanmıştır.
Yangın görüldüğü zaman İcadiye tepesine haber vermek için gündüz kırmızı bir bayrak ve geceleri kırmızı bir fener asılırdı. İcadiye tepesi yangının olduğunu görünce top atışı yapardı. Top sesini duyan bütün İstanbul halkı yangın semtini öğrenmek için “köşklü”leri beklerdi.

İcadiye tepesinden yapılan top atışlarının, daha sonra II. Abdülhamit tarafından düşmanların geldiği şeklinde evhamlanması sebebiyle yasakladığı belirtilmektedir.
İstanbul içi, surların dışından, Haliç kıyısından, Eyüp ve Marmara kıyısından Yeşilköy’e kadar olan kısımda yangın olduğu zaman Galata kulesine, gündüzleri biri sarı biri kırmızı iki bayrak ve geceleri iki kırmızı fener asılırdı. Yangın, Kadıköy, Üsküdar ve Boğaziçi’ nin Anadolu yakasında ise gündüzleri tek yeşil bayrak ve geceleri tek yeşil fener asılırdı. Beyoğlu tarafı ve Boğaziçi’nin Rumeli tarafı için ise gündüzleri bir beyaz bayrak ve geceleri bir beyaz fener asılırdı.
19. yüzyılın son yıllarında da Galata yangın kulesi ağalığı unvanıyla bir kadro verilmiştir. Kulede 18 köşklü bulunuyordu. Bunlar; başağa, ikinci ağa, çavuşlar ve neferlerden ibaretti.
Limanı ve şehri gözetlemek gayesi ile kurulan Galata Kulesi, değişik amaçlarda asırlarca kullanıldıktan sonra, günümüzde de orijinaldeki gibi, manzarayı seyretme işi görmektedir. Asansör ile çıkılan kulenin üst iki katı restaurant ve gece kulübü olarak kiralanmış ve düzenlenmiştir.