Topkapı Sarayı’ndaki III. Selim’e ait Musiki Meşk Odası
III. Selim’in döneminin büyük üstadlarıyla musiki toplantıları yaptığı, bunlardan Abdülbakî Nâsır Dede ve Hampursan Limoncuyan nota sistemini uygulamaya başlamış, Limoncuyan’ın oluşturduğu basit sayılabilecek bir nota yazısı sayesinde birçok eser notaya alınmıştır. Pek çok makamda eserler bestelemiş olan III. Selim, Türk müziğinde unutulan makamları canlandırarak geleneksel Türk müziğinin altın çağını yaşamasını sağlamıştır.
Topkapı Sarayı’ndaki III. Selim’e ait Meşk Odası, Sultanın müzikle yakından uğraştığını gösterir açık bir delildir. Bu odadaki ve alt katındaki odada, duvarları dolaşan Farsça ve Osmanlıca iirler sultanı övmektedir. Harem’de I. Abdülhamid odasının üst katında yer alan ve Mihrişah Sultan dairesine bitişik olarak inşa edilmiş III. Selim’in bu odası, Meşk odası olarak tanınır.

Aynı zamanda Lihye-i Saadet Odası ismi de verilen, Dini- Tasavvuf müziğinin de meşk edildiği bu odadaki duvarlarda asılı olan büyük boy aynalarının üzerlerine de
- Besmele ve ayetler ile “Utîuva Allah” ayeti kerimesi,
- bunun altında ise Sultan III. Selim tuğrası,
- bunun altında da bir tarafta “Ketebe Mehmed” ile yazılı şiir
- diğer yanda da usta ismi ve tarih olarak “Sa’id 1205”23 kazınmış olduğu görülür.
Aynanın iki yanındaki daha küçük aynalardaki zarif bir işçilikle Sultan Selim dönemini gösteren bahçelerin ve dönem köşklerini gösteren bir manzaranın ayna altına kazındığı anlaşılan bu süslemelerin, bu odanın bir besteci Sultan için çok özenle hazırlanmış olduğu, zengin ve zarif işçiliği ile döneminin mimarisini ve zevkli Rokoko özelliklerini gösteren en güzel örneği olduğu anlaşılır.
Aynı ustanın Sultanın Topkapı Sarayı Harem Koleksiyonu içinde yer alan 8- 186 envanter no’lu Yazı Çekmecesinin üzerindeki Usta Sa’id imzası ve 1205 tarihinin yer aldığı tuğra ve aynasının da bulunduğu mobilya bu eserin bu oda için yapıldığını düşündürmektedir. Bu mobilyanın arka cephesinde yer alan ve Kapıdağlı Konstantin’e atfedilen yağlı boya ile yapılmış Topkapı Sarayı’nın önündeki gemileri ile saraydaki yapıların tasvir ettiği manzara resminin döneminin en güzel örnekleri arasında bulunduğu anlaşılmaktadır.
Müziğin yanı sıra Haremdeki eğlenceler arasında Harem halkının sakin, tekdüze olan hayatını değiştirmek için meddahların, karagöz ve orta oyuncularının gösteri yaptıkları ve harem halkının kendi aralarında bekiz, kös ve sürme gibi oyunları oynadıkları bilinmektedir.
19. yüzyılda bunlara ek olarak dama, tavla ve domino gibi masa oyunları eklenmiştir. Bu arada saraylı cariyeler de kendi aralarında haftada iki defa oyun ve saz geceleri düzenliyorlardı. Bu oyun ve saz geceleri ise kendilerine tahsis edilen yerlerde yapılıyordu. Cariyelerin kendi aralarında düzenledikleri bu gecelerde oluşturulan oyun takımı görev alırdı. Bazen haremde cariyelerde erkek elbisesi giyerek köçek oyunlarını taklit ederlerdi.
sevilerek dinlendiğini, oyunlar, özellikle danslar ve Karagöz (Türk -gölge kuklaları) oyunlarının oynandığı ve yapılan danslardan birinin isminin ise Harem kızları tarafından “tavşan ya da hare” olarak isimlendirildiği ve bu dansı yaparken kadınların tavşanlar gibi dans edip, hopladıklarından” Frelly yayınladığı kitabında bahseder.
Tavşanca denilen Harem’de oynanan bu oyunlar hakkında ise “tavşan oğlanı kıyafetine giren cariyelerin siyah çuhadan topuklara kadar şalvar, yine çuhadan gayet dar, vücutlarının hatlarını belli edecek biçimde bir entari giyip, bellerine renkli şallar sardıklarını, başlarına çok süslü ufak bir külâh giyip, oyunları ve türküleriyle kadınları eğlendirdiklerini” söylemektedir.
Harem’de yapılan gösterilerin ve eğlencelerin arasına Sultan III. Selim zamanında hareme dans girmiş olup, bunu operet ve tiyatro takip etmiştir. Ancak dans, operet ve tiyatrolar çoğunlukla haremdeki dairede yapılmaya çalışılmıştır.