Çocukluğunda Paul Dussap (ö.1905) tan musıkî, Guatelli ( 1820 ?- 1899) den piyano dersleri alan Abdülhamid, şehzadeliğinde :”…Aleksan’dan piano, Guatelli Paşa ile Miralay Lombardi Bey’ den de Batı musıkisi öğrenmişti… Biraz da keman çalardı. Şehzadeliğinde Batı tarzında bir kaç parça besteledi.
Selefleri derecesinde olmamakla ve Batı Musıkisini tercih etmekle beraber,Türk musıkisini ciddi şekilde himaye eden sonuncu hükümdar oldu…”
Abdülhamid’ in çocukluğundan beri saray müzisyeni olan Paul Dussap, O’ nun müzikle olan ilgi ve ilişkisini şöyle anlatıyor :
Abdülhamid piyanodan ve yaylı kuartetlerden hoşlanırdı. Bu şekilde bestelenmiş birkaç parça çaldıktan sonra, benden şarkı söylememi ister, sonrasında da müzik sohbetleri yapardı. Türk musıkîsinin kendine özgü tuhaf ilkelliğini ve onun biraz daha medenî kardeşi Macar müziğini severdi…”
Zaten bizzat kendisi de :
“ Musıkîyi hem severim, hem de anlarım. Güzel nota bilirim. Oldukça iyi piyano ve biraz keman çalarım. Alaturka musıkîden pek o kadar hoşlanmam, insana uyku getirir. Alafranga musıkîyi tercih ederim. Bilhassa opera ve operetler pek hoşuma gider.’’ şeklinde musıki zevkinin ne olduğunu açıklamaktadır.
Şehzadeliğinde, Padişah Sultan Abdülaziz ile birlikte çıktığı Avrupa gezisi onun Batı müziğine olan sevgisinin gelişmesinde önemli bir yer tutar.
Paris’te izlediği ”Giselle” balesini o kadar beğenir ki, Padişahlığında bu balenin Saray’da sergilenmesini ister. Bale’nin dramatik finali onu üzdüğünden, oynanırken finalinin onun isteği ile mutlu bir sona çevrildiği söylenir.
Padişahlığında akşamları ailesine piyano çaldığı olurmuş.
Sıkıntılı bir dönem yaşaması nedeniyle müzikteki yeteneğini geliştirememiş olsa da, çocuklarının müzik eğitimi ile yakından ilgilenmiş ve Tüm çocuklarına piyano dersi aldırmıştır.
Türk müziği eğitimi görmemiş, fakat Tanburi Cemil Bey’i saraya davet edip dinlemiş, saraydan uzaklaştırılan Hacı Arif Bey’i tekrar saraya alarak, Türk müziğini de ciddi derecede himaye etmiştir.