Osmanlı İmparatorluğu Eğlence, Mutfak, Sanat ve Kültürü

0
3036
Osmanlı İmparatorluğu Eğlence Mutfak Sanat Ve Kültürü Osmanlı Devletinde Kültür Sanat Mimari Alanı Gelişmeler
Osmanlı İmparatorluğu Eğlence Mutfak Sanat Ve Kültürü Osmanlı Devletinde Kültür Sanat Mimari Alanı Gelişmeler

Osmanlı İmparatorluğu kültürü, Osmanlı İmparatorluğu içinde yaşayanların ortak kültürüdür.

Kültür etkileşimi

Osmanlı Türkleri, kuruluş öncesi yüzyıllardan beri birlikte getirdikleri Arap ve Pers İslam kültürlerinin geleneklerinden ve dillerinden büyük ölçüde etkilenmişlerdi. Anadolu’ya yerleştikten sonra başta Yunan, Ermeni ve Yahudi olmak üzere yerli halkların kültürleriyle bir ölçüde kaynaştılar. Böylece eklektik tarzda bir Osmanlı kültürü ortaya çıktı. Özellikle İmparatorluk haline geldikten sonra diğer kültürlerle değişim süreklilik kazandı.

Osmanlılar farklı kültür ve dinlere karşı -o çağlara göre- büyük bir toleransa sahipti. Osmanlı Hanedanını yöneten erkekler, eşlerini çeşitli etnik gruplardan aldılar ve bu nedenle sultanlar karışık ırk ve kültürel mirasa sahip oldular.

– Osmanlı toplumu

Osmanlı toplumu, Osmanlı İmparatorluğu bünyesinde yaşamış halkların bütününü ifade eder. Toplum, müslüman ve müslüman olmayan “millet”lerden oluşuyordu. Gayri müslimler cizye vergisi ödemek dışında toplumdan bir ayrıma tabi değildi.
Mimari

– Osmanlı mimarisi

Takiyüddin’in Rasathanesinede çalışan alimleri betimleyen bir minyatür. (y. 1574-1595)
Minyatür

Nakkaş denilen minyatür ustalarının çalıştığı nakkaşhanelerin de bulunduğu Osmanlı’da minyatür, 18. yy. a kadar İran ve Selçuklu etkisinde gelişti.

Fatih Sultan Mehmet döneminde, padişahın resmini de yapmış olan Sinan bey adlı bir nakkaş, II. Bayezid döneminde de Baba Nakkaş olarak tanınan bir sanatçı yetişti. 16. yüzyılda Reis Haydar olarak bilinen Nigarî, Ahmetcan Barlas, Haydar Kay, İsmail Can, Gazi Capır, Nakşî ve Şah Kulu ün yaptılar.

Gene aynı dönemde, Behzad’ın öğrencisi olan Horasanlı Aka Mirek de İstanbul’a çağrılarak saraya başnakkaş (başressam) yapılmıştı. Mustafa Çelebi, Selimiyeli Reşid, Süleyman Çelebi ve Levnî 18. yüzyılın ünlü nakkaşlarıdır.

Bunlardan Levnî, Türk minyatür sanatında bir dönüm noktasıdır. Levnî, geleneksel anlayışın dışına çıktı ve kendine özgü bir biçim geliştirdi. 19. yüzyıl başlarında yenileşme hareketleriyle birlikte minyatürde de batı resim sanatının etkileri görülmeye başladı.

– İznik çinisi

İznik çinisi 15. yüzyılda ortaya çıkmıştır. O dönemde yapılan Bursa Yeşil Camii ve Türbesinde (1421), Bursa Muradiye Külliyesi içindeki Muradiye Camii’nde (1426) ilk örneklerine rastlanır. 16. yy. da Osmanlı Devleti’nin güçlenmesi ve yeni yapıların ortaya çıkmasıyla birlikte İznik çinisi en ihtişamlı günlerini yaşadı. Bu dönemde yapılan Süleymaniye Camii ve Selimiye Camii gibi eserlerde İznik çinisiyle değerli süslemeler yapılmıştır. 17. yy. da İznik Çinisi kaybolmaya başlamış ve 18. yy. başlarında tamamen yok olmuşsa da 20. yy. da yeniden canlandırılmıştır.

– İslam hat sanatı

Divani elyazısı Arap hattatlık yazısı olup erken Osmanlı döneminde (16. ve 17. yüzyıllarda) geliştirilmiştir. Bu yazı, Housam Roumi tarafından bulunmuş ve en üst seviyesine Kanuni Sultan Süleyman idaresi altında (1520–66) erişmiştir. Süsleme sanatı olarak kullanıldığı kadar hislerin açıklanmasında da kullanılır.

– Tasavvuf

Tasavvuf ya da Sufilik (Arapça: صُوفِية Sufiyye) (Farsça: تصوف tasavvuf) (Farsça: صوفیگری sūfīgarī), İslam’ın iç veya mistik yüzü olarak tarif edilir.

Tasavvuf ve sufi kelimelerinin hangi kökten geldiği hakkında ihtilâf vardır.[1] Sûfî kelimesinin kökü olarak en çok hüsn-ü kabul gören kelime, “yün” anlamına gelen Arapça “sûf”tur. Klâsik tasavvuf yazarlarının ilklerinden olan Ebû Nasr Serrâc (ölm. 378/988); “peygamberlerin, evliyâ ve asfıyânın yolu” dediği sûf giyme âdetinden hareketle sûfî kelimesini bu kökten sayar

– Karagöz

Türk gölge tiyatrosu, ayrıca Karagöz olarak da bilinir. Karagöz, ana karakterlerinden birinin adı olup, oryantal gölge tiyatrosundan gelmektedir. Bugün bilim adamları genel olarak elle idare edilen kukla oyununda diyalog için sesin yaratıldığını ve şarkı söylemenin bile mümkün olduğunu kabul ederler. Bu oyunun kaynağının Endonezya, Çin olduğu üzerinde görüşler vardır.[1] Osmanlı İmparatorluğu’ndaki gölge oyunu ustaları, Karagöz’e Yunan hikâye söyleme yapısını eklediler. Türk gölge tiyatrosunun, Roma toplumundan ve Türklerin göçebe olduğu dönemde Çin’den etkilendiğine dair iki görüş vardır.

– Meddah

Meddah, veya diğer bilinen adıyla Kıssahan. Bir topluluk önünde çeşitli hikâyeler anlatan ve taklit sanatı yapan kişiye denir. Bu oyuna ise meddah oyunu denir. Bir tek oyuncunun çeşitli kılıklara girerek bir oyunu canlandırmasıdır.

– Türk mutfağı

Osmanlı mutfağı, İstanbul’da sarayda ve saray çevresinde yaşayan, güzel yemeklerden hoşlanan bir seçkinler grubu tarafından, 15. yüzyıldan itibaren biçimlendirilmiş bir yemek kültürüdür. Bu kültür, kullanılan malzemeden pişirme yöntemlerine, yemek çeşitlerinden, yemek yeme alışkanlıklarına, yemek öğünlerine, sofradaki görgü kurallarına, mutfak yapılarına kadar pek çok konuyu kapsar.[2] Orta Doğu ve Balkan mutfaklarının yararlanmış melez bir mutfaktır.

Zaman içinde Osmanlı mutfak kültürü, Anadolu, Balkanlar, Orta Doğu ve Kuzey Afrika’da da yaygınlaşmıştır.[3]

İçecekler

Şerbet
Loğusa şerbeti
Meyve şerbetleri
Türk kahvesi
Nargile (Narguile / Hookkah)
Ayran
Rakı

Yiyecekler

Baklava
Lokum (Turkish Delight)
Şeker (Candies)
Akide şekeri
Macun (Majoon)
Pestil
Sucuk
Kebap
Çörek
Lahmacun

Sporlar

Güreş, Cirit ve Okçuluk Türklerin ata sporları kabul edilirler. Yağlı güreş de yine Türklere özgü sporlardandır.

CEVAP VER