Osmanlı Devleti ve Sarayı Operalar ve Operetler
İstanbul’a ilk opera trupunu 1830 yılında Venedikli Giustiniani adlı bir İtalyan getirterek halkın izlemesini sağlamıştır. Türkçe ilk opera ise 1840 yılında, Donizetti’nin “Belisario” operasının Türkçe’ye çevrilmesi sayesinde sahnelenmiştir. Dört yıl sonra ilk Türkçe librettoyu, Abdülhak Hamid’in babası Hayrullah Efendi yazmıştır.
Naum Tiyatrosu ve Diğer Tiyatro Salonları
1840 yılında Bosco adlı bir İtalyan, bugünkü Galatasaray Lisesi’nin karşısında 400 kişilik bir tiyatro binası yaptırmıştır. 1844 yılında ise tiyatroyu Halepli Tütüncüoğlu Mihail Naum Efendi’ye devretmiştir.
Naum Efendi ilk olarak Donizetti’nin “Lucrezia Borgia”sını, sonrasında ise uzun yıllar Rossini’nin “Sevil Berberi”ni oynatmıştır. 1846 yılında tiyatro yanar ancak yardımlarla iki yıl sonra bugünkü Tokatlıyan İşhanı’nın bulunduğu yerde tekrar kurulur. Açılışa padişah Abdülmecid de gelmiştir. Naum Efendi, operaları, İtalya’da oynandıktan 1-2 ay sonra sahneye koyardı.

1866 yılında Abdülaziz de tiyatroya gelerek Verdi’nin La Traviata’sını izler ve maddi yardımda bulunur. Padişahların yanı sıra 1869’da İngiliz veliahtı ve Avusturya İmparatoru Franz Joseph de burada opera izler. 1870 yılında İstanbul’da çıkan çok büyük bir yangında tiyatro yanar bir daha açılamaz.
Abdülmecid’in yaptırdığı saray tiyatrosu “Dolmabahçe Saray Tiyatrosu”
Abdülmecid’in yaptırdığı saray tiyatrosu 1859 yılında, bugünkü İnönü Stadı’nın olduğu yerde “Dolmabahçe Saray Tiyatrosu” adıyla açılmıştır. Ancak beş yıl sonra yanarak yok olmuştur. İkinci saray tiyatrosu 1889 yılında Abdülhamid tarafından Yıldız Sarayı’nda yaptırılmıştır. Arturo Stravolo Bey Abdülhamid’in çok beğenisini kazanmış ve ailenin en büyüğü Salvatore Stravolo ile birlikte uzun yıllar bu operada çalışmıştır.

Osmanlı Opera ve Operet Bestecileri
“Operet besteleyen ilk Türk Haydar Bey’dir. Librettosunu ise Ahmed Midhat Efendi yazmıştı. Çuhacıyan’la aynı derecede popüler olabilen ilk Türk operet bestecisi ise Muhlis Sabahaddin Bey’dir. Türkiye’nin Moliére’i, Musahibzade Celal Bey’in muhtelif piyeslerine alaturka musikimizin tanınmış bestekârları müzik yazmışlardır.”[5]
1868’de Güllü Agop, Gedik Paşa Tiyatrosu’nda Télémaque operasını Türkçe sahneye koymuş, bir yıl sonra aynı yerde Fuzuli’nin Leyla vü Mecnun’u üzerine, Mustafa Fazıl Efendi’nin bestelediği ilk Türk operası sahnelenmiştir.
Dikran Çuhacıyan, Ressam Vardakes Isdepanian
Tanzimat döneminin en çok bilinen opereti Dikran Çuhacıyan’ın (d. 1837-ö. 1898) 1875’te sahnelenen “Leblebici Horhor Ağa” adlı eseridir. Aynı bestecinin yazdığı ilk opera olan Ermenice Arsas operası ise 1868’de Naum Tiyatrosu’nda sergilenmiştir.
Dikran Çuhacıyan, 1860-1864 arasında Milano Konservatuarı’nda piyano ve armoni çalışmış, “hafif opera” örneklerini incelemiştir. Çuhacıyan’ın diğer operetleri Olympia (1896), ilk Türk Opereti Arif’in Hilesi (1872)[6], Şerif Ağa (1872), Köse Kâhya (1875), Zemire (1881), İndiana (1896) olarak sıralanabilir. Dikran Çuhacıyan’ın opera ve operetler dışında 2. Abdülhamid’e ithaf ettiği Hamidiye Marşı bulunmaktadır.
1862’de Çuhacıyan, bu toprakların ilk müzisyen cemiyetini (Şark Musiki Cemiyeti) ve 1874 yılında Beyoğlu Hazzopula Geçidi’nde Adam’ın Konser Salonu’nda “Opera Tiyatrosu”nu kurmuştur.
Yukarıda sayılanların yanı sıra Musahipzade Celal Bey, Muhlis Sabahattin Bey, Kaptanızade Ali Rıza Bey de operetlere katkı koymuşlardır.

Osmanlı Kantoları
19. yy.da İstanbul’da Batı etkilerinin artmasıyla ve Anadolu’nun çeşitli yörelerinden gelen farklı kimliklerin etkisiyle ne Doğu ne Batı müziği diyebileceğimiz bir eğlence müziği doğmuştur. Müzik de bu dönemde modernleşmenin yansıdığı sanatlardan biri olmuştur.
Latince “Cantus”, İtalyanca “Canto” kelimelerinden gelen ve şarkı, ezgi, şarkı söyleme sanatı anlamlarını taşıyan kanto, İstanbul’daki orta sınıf halkın eğlence hayatında etkili olan bir müzikal tür olarak oluşur. Ramazan gecelerinde Direklerarası’nda, sonraki dönemlerde Pera’da devam eden kanto eğlencelerinin icracıları genellikle Ermeni, Rum, Yahudilerden oluşuyordu.
Kaynaklar
ÖNDİN, Nilüfer, 2003, Cumhuriyet’in Kültür Politikası ve Sanat, İnsancıl Yayınları, İstanbul
YENER, Faruk, 1992, 100 OPERA, 3. Baskı, Bateş Yayınları, İstanbul
YENER, Faruk, 1990, Şu Eşsiz Müzik Sanatı, Cem Yayınevi, İstanbul
REFİĞ, Gülper, 2012, Özsoy Operası Bir Perdelik Efsane, Atatürk ve Adnan Saygun, Boyut Yayıncılık, İstanbul
REFİĞ, Gülper, yayınlanmamış Türk Müziği notları
SAY, Ahmet, 2006, Müzik Tarihi, 6. Baskı, Müzik Ansiklopedisi Yayınları, Ankara
NALCI, Tamar, 2010, Gomidas Bu Toprağın Sesi, Doğumunun 140. Ve Ölümünün 75. Yılında, Avrupa Kültür Başkenti kapsamında yayınlanmış kitapçık, İstanbul
KOSAL, Vedat, 2001, Osmanlı’da Klasik Batı Müziği, EKO Basım Yayıncılık ve Organizasyon Ltd. Şirketi, İstanbul