Hacı Bektaş-ı Veli Kimdir ve Bektaşi Tarikatı nedir?
Osmanlı kaynaklarının kabul ve naklettiklerine göre, Hacı Bektaş-ı Veli diye meşhur olan zat, büyük velilerden biridir. Aslen Şi’îlerin 12 İmam kabul ettikleri şahsiyetlerden İmam Musa Kâzım yoluyla Peygamber’in nesline dayanmaktadır. Horasan’daki Nişâbur şehrinde 645/1247’de doğmuştur.
Osmanlı Devleti’nin ilk nüvelerinin atıldığı günlerde Anadolu’ya gelmiş ve Kayseri’ye yerleşmiştir. Hacı Bektaş-ı Veli’nin Ahmed Yesevî ile buluştuğu ve hatta Sultân Murâd ile yeniçeri meşvereti için bir araya geldiği şeklindeki rivayetler tamamen yanlıştır ve asılsız iddialardır.
Hakkında anlatılan çoğu menkıbeler, sağlam kaynaklara dayanmamaktadır. Eserleri, onun Ehl-i sünnete aykırı olmadığını göstermektedir. Bu yönüyle yeniçeri teşkilâtının manevi ilham kaynağı olmuş olabilir. Ancak müntesipleri zamanla, onu Kur’ân ve Sünnet’ten uzak ve tamamen amelden mahrum bir tarikat şeyhi haline getirmişlerdir.
Zamanın Bektaşi dervişleri, baştan başa namazdan ve oruçtan uzak, mezheplerinin ne olduğu belli olmayan bir bölük ortada gezenden ibarettir. Hacı Bektaş-ı Veli’ye intisapları sadece sözleriyledir; fiil, amel ve inanç itibariyle onunla alâkaları yoktur. Onun için de bu müridlerini nazara alan halk, Bektaşi ismine akla ve hayale gelmeyecek manaları yüklemiştir.
Bu arada dillerde dolaşan, Sultân Orhan veya Sultân Murad’ın Hacı Bektaş-ı Veli ile bir araya geldiği, Hıristiyan asıllı gençlerden yeni teşkil olunan askere onun eliyle börk giydirildiği, hayır dua edildiği ve hatta yeniçeri adının da Hacı Bektaş tarafından verildiği tarzındaki açıklamalar tamamen asılsızdır. Kisve olarak onun elbisesi tercih edilmiş olabilir.
Bu tercihte, onun evladından olan Timurtaş Dede’nin tesiri bulunduğundan ve bazı yeniçeriler de ocaklarını onun manevi himayesinde gördüğünden, yeniçerilere tâife-i Bektaşiyân ve ağalarına da Ağayân-ı Bektaşiyân denmiştir. Sonradan, bu Horasan erenlerinden olması halini kötüye kullananlar ve meseleyi saptırılan Bektaşilik mecrasına çevirmek isteyenler elbette olmuştur. Zaman zaman aldatılan yeniçeri bölükleri de ortaya çıkmıştır.
Celâlî isyanlarında bu anlayışın büyük etkisi vardır. Hatta sonradan Yeniçerilerin ahlaken bozulmalarında da bu anlayışın etkisi vardır. Bu menfi etkilerin izlerini Yeniçeri Kanunnâmesinde görmek mümkündür. İşte bu olumsuz yansımalarından dolayı, 1826 yılında II. Mahmûd Yeniçeri Teşkilatı ile beraber, Bektaşi dergahlarını da kapatmıştır.