Sultan Abdülmecid, Osmanlı Tanzimat ve Maarif, Islahat Fermanı. Gülhane Hatt-ı Hümayunu,
Tanzimat ve Maarif Osmanlı reform çağının üç büyük padişahından biri olan Sultan Abdülmecid’in saltanat devri gerek
- Gülhane Hatt-ı Hümayunu’nu,
- gerekse Islahat Fermanı’nı
içermesi bakımından Osmanlı modernleşme tarihinin özellikle hukuksallık anlamındaki en kritik devri niteliğini taşımaktadır. Söz konusu fermanlar Osmanlı modernleşmesine meşrulaştırıcı ve hukuksal çerçeveler sağlamış, ancak aynı zamanda da ıslahat sürecinin gelişmesi istikametinde yeni güzergâhlar açmıştır.
Osmanlı İmparatorluğu’nun 19.yüzyılını anlatmak için bazen sarf edilen “en uzun yüzyıl” ifadesi söz konusu zaman diliminin içerdiği sancılı geçişleri ve askeri yapıdan ekonomiye, devlet düzeninden maarifine değin yaşadığı bir dizi kabuk değiştirme sürecini ve bu süreçler zarfında ortaya çıkan tepkileri çağrıştırmaktadır.
Genel tarih yazımında kısaca “Batılılaşma” serüveni olarak nitelenen bu reformlar zinciri aynı zamanda eskiyle yeninin yan yana bulunduğu, usûl-i atîkayı temsil eden müesseselerle usûl-i cedîdeyi yansıtan kurumları eş zamanlı olarak barındıran hayli karmaşık bir yenileşme sürecini kapsamaktadır. 2 Biz bu meşhur “Tanzimat ikiliğini” kronolojik açıdan da görebiliriz.
1839’da Gülhane Hatt-ı Hümayunu’nun ilânından Kırım Savaşı’na değin Osmanlı idaresinde göze çarpan başta Mustafa Reşid Paşa ve Sadık Rıfat Paşa olmak üzere reformcu kadrolar büyük oranda Đslâmî duyarlılıkları gözeten politikalar izlemişlerdi.
Buna karşın Kırım Savaşı sonrasında Bâb-ı Âli’ye büyük ölçüde egemen olan Âlî Paşa ve Fuad Paşa ekibi esas olarak Batılılaşmacı bir reform çizgisini takip etmişlerdir. Bu makalenin konusu olan Maarif-i Umumiye Nizamnamesi Kırım Savaşı neticesinde yayınlanan Islahat Fermanı ile birlikte başlayan Batılılaşmacı ve Osmanlıcı siyasetin eğitim sahasındaki en bâriz dışa vurumunu arz etmektedir.
Konuya daha yakından eğilecek olursak, Abdülmecid döneminin bir dönüm noktası niteliğindeki Kırım Savaşı ve Islahat Fermanı geleneksel Osmanlı eğitim düzeni açısından bir kırılma ânı niteliğini taşır.
Zira Islahat Fermanı’nın tetiklediği eğitim reformu süreci nihayet 1869 tarihli Maarif Nizamnamesi ile neticelenecek ve devlet ilk defa toplumun genel eğitimi konusunda inisiyatifi eline alacaktır. Bu bağlamda ilköğretim sahasında da devlet ilk kez söz sahibi olmaya başlayacaktır.