Sultani Besteler ve Şiirler: Osmanlı Bestekar – Şair Padişahları

0
5866
Sultani Beste Şiirler Osmanlı Bestekar Şair Padişahları. Bestekar Şair Muhteşem Şiirler Besteler Resimleri Sarayı Müzikleri Ottoman Empire Türk Kimdir Nedir Bilgisi
Sultani Beste Şiirler Osmanlı Bestekar Şair Padişahları. Bestekar Şair Muhteşem Şiirler Besteler Resimleri Sarayı Müzikleri Ottoman Empire Türk Kimdir Nedir Bilgisi

Osmanlı’nın Bestekar ve Şair Padişahları, Muhteşem Sultanlardan Şiirler ve Besteler

Osmanlı İmparatorluğu tarihte yer etmiş sayılı medeniyetlerden biridir ve ilgilendiği her alana olduğu gibi, müzik alanına da zengin bir miras bırakmıştır.

Genişleme politikası üzerine kurulmuş olan Osmanlı’da 15. yüzyıldan itibaren müzik teorisi ve 16. yüzyıldan itibaren müzik icrasına yönelik çalışmalar ivme kazanmış, genellikle Mevlevî olan, dini müzikle birlikte, din dışı müzikle de ilgilenen padişahların ilgi ve desteği, Osmanlı-Türk Müziği’ni aslen devletin en üst katmanından beslenen bir kimliğe büründürmüştür.

II. Bayezid, oğlu şehzade Sultan Korkud, IV. Murad, IV. Mehmed, I. Mahmud, III. Selim, II. Mahmud, I. Abdülaziz, V. Murad, V, Mehmed, VI. Mehmed gibi pek çok padişahın aynı zamanda müzisyen olduğu Osmanlı sarayında; şair, bestekâr ve çalgı icracısı devlet adamlarının varlığı müzik yaşamının da yolunu açmıştır.
Bu makalenin amaçlarından biri bestekâr ya da şair/güftekâr padişahları sırasıyla ele almak, konuya farkındalık yaratarak, ilgililerin dikkatine sunmaktır. Bununla birlikte bu çalışma, padişahların müzik dünyasına katkılarının, kullandıkları form-makam ve usullerin belirlenmesini ve onların müzik meclislerindeki hamilikleri ile birlikte, bizzat Osmanlı-Türk Müziği’ndeki izlerinin takip edilmesini amaçlamakta, devlet destekli bir müzik yaşamının irdelenmesi sürecine ve günümüze ışık tutması adına da önem taşımaktadır.

Osmanlı’nın Bestekâr ve Şair Padişahları

Genişleme politikası üzerine kurulmuş olan Osmanlı Devleti’nin, kuruluşundan itibaren Fetret Devri’ni de içeren yaklaşık 150 yıllık bir dönemi idrak ettikten sonra yerleşik düzene geçmesi ve çeşitli sanat alanlarının bu dönemle birlikte gelişmeye başlaması II. Murad’ın padişahlık dönemine rastlamaktadır. II. Murad ilim, edebiyat ve sanatın tüm dallarında çalışan bilim adamlarını desteklemiş, bu destekle döneminde pek çok müzik teorisi eseri yazılmış ve bu eserler hem 20. yüzyıla kadar etkinlerini koruyacak “Anadolu Edvar”1 geleneğine, hem de günümüz Türk Müziği ses sistemine kaynaklık etmiştir.
II. Murad’a itafen ve onun isteğiyle Bedri Dilşad tarafından yazılan ansiklopedi ve nasihatname niteliğindeki Muradname adlı eserin 34. bölümü müzik ve müzik teorisiyle ilgilidir. Ayrıca Edirne saray müzisyenlerinden olduğu tahmin edilen Hızır Bin Abdullah’a “Edvar-ı Musiki” adlı bir eser kaleme aldırması, II. Murad’ın müziğe olan ilgi ve alakasını göstermektedir.

II. Murad bu himayesi ile İslam-Doğu coğrafyasında yerleşmiş Farabi, İbni Sina, Safiyüddin Abdülmümîn Urmevî ve Abdülkadir Meragî gibi müzik adamlarının çalışmalarıyla yerleşmiş olan teori ve icra geleneğinin Osmanlı ülkesinde ilk nüvelerini oluşturmasını sağlamıştır. Hatta Meragi “Makasıd’ul Elhan” adlı eserini ona ithaf etmiş ve oğlu vasıtasıyla Osmanlı ülkesine göndermiştir.

Bu özellikleriyle birlikte, edebiyat alanına da hakim olan II. Murad, 16. yüzyılda yazılmaya başlanan şuara tezkirelerinde adı geçen, yani elimizde şiirleri olan ilk padişahtır.
İstanbul Fatihi olarak tarihte bir çağı kapatıp, yenisini açan ve bu özelliğiyle birlikte Avnî mahlasıyla şiirler yazan II. Mehmed (1451-1481) ise divanı bulunan ilk Osmanlı padişahıdır (Kut, 2014: 162). Sultan Mehmed, babası II. Murad’ın sarayında devrin birçok şairlerinin toplandığını görmüş, edebiyat ve şiir zevki içinde yetişmiş ve onun döneminde alim ve şairlerle sohbet toplantıları haftada iki gün yapılmıştır (Kılıç, 2003: 86).

II. Mehmed’in 3 ayrı şiiri 20. yüzyılda Alaeddin Yavaşça, Melahat Pars, Ekrem Güyer, Hüseyin Saadettin Arel, Turhan Toper, Ayşe Sultan, Emin Ongan ve Osman Nuri Özpekel tarafından bestelenmiştir. Aşağıda II. Mehmed’in 20. yüzyılın ünlü bestekar ve icracılarından Bekir Sıtkı Sezgin tarafından bestelenmiş olan “Hüsn ile cananlar içre can-ı canandır üveys” mısralı şiiri ve bestekarının kaleminden el yazısı notası görülmektedir

İslam-Doğu müziği ve Osmanlı-Türk Müziği’nde makamların daireler şeklinde ifade edilmesi sebebiyle, müzik teorisi kitapları daire/devirin çoğulu anlamına gelen edvar ismiyle adlandırılmıştır.

II. Mehmed’e de müzik teorisi ve uygulama alanlarıyla ilgili çeşitli konuları içeren ve Osmanlı-Anadolu Edvar geleneğinin gelişmesine katkıda bulunan eserler sunulmuştur. Osmanlı topraklarında Türkçe müzik nazariyatı eseri yazan Kırşehirli Yusuf’un yazdığı Farsça “Risale-i Edvar” günümüze gelememiş, fakat edvarın Bursalı Harîrî tarafından yapılan Türkçe tercümesi (1496) bu eserin de kaynak kitaplar arasında girmesini sağlamıştır.

Ayrıca Abdülkadir Meragi’nin oğlu Hace Abdülaziz, “Nakavetü’l Edvar” isimli Farsça eserini ve Fettullah Şirvanî ise “Mecelletun fi’l Mûsika” adlı Arapça eserini Fatih’e sunmuştur ,

II. Mehmed’in oğlu olan, Adlî mahlasıyla şiirler yazan ve aynı zamanda peşrev ve semaileri günümüze ulaşan II. Bayezid (1581-1512) hem şair ve hem de bestekar olan padişahların ilkidir. Eflak Boğdan Prensi olması sebebiyle rehin olarak küçük yaşta İstanbul’a gelen Dimitri Kantemir’in (Kantemiroğlu) “Kitabü’l İlmil Mûsiki ala Vechil Hurûfat” adlı eserinde Bayezid’e ait 2 adet peşrev bulunmaktadır.

Air Bestekar Osmanlı Padişahları. Klasik Türk Müziğinde Sultanları İzleri Şair Bestekar Sultanları Müzikleri Kısa Ansiklopedi Bilgiler Ottoman Empire Kimdir Nedir
Air Bestekar Osmanlı Padişahları. Klasik Türk Müziğinde Sultanları İzleri Şair Bestekar Sultanları Müzikleri Kısa Ansiklopedi Bilgiler Ottoman Empire Kimdir Nedir

Kantemir, Enderûn’da yetişerek, Osmanlı- Türk Müziği’nin uygulama yönüne ışık tutacak teorik yapıyı eserinde sunmakla birlikte, kendine has harf notasıyla dönemine ait 355 saz eserini kaleme almış, Bayezid’e ait olarak Neva ve Nişabur Peşrevlerini tespit etmiştir.

Henüz II. Mehmed tahtta iken Amasya’da vali olarak bulunan Bayezid’in müzikle ilgilendiği tertiplediği müzik meclislerinden anlaşılmaktadır. Ayrıca edvar geleneği içerisinde önemli yerlere sahip olan Mehmet Tirevî’nin “Risale-i Musiki”, Ladikli Mehmet Çelebi’nin Türkçe ve Arapça olarak yazdığı “Zeynü’l Elhan” ve Arapça “Risaletü’l Fethiyye” adlı eserleri ile Meragî’nin torunu ve Hace Abdülaziz’in oğlu Udi Derviş Mahmud’un Farsça yazdığı “Makasıdü’l-Edvar” da II. Bayezid’e sunulmuştur.

Ayrıca Edirne’deki Darüşşifa’da Bayezid tarafından hazırlanan vakıfname gereği hastaların tedavisi için haftada 3 defa müzik faslı tertip edildiği ve fasıl takımı içerisinde 3 hanende, birer keman, musikar, santur, çeng ve çeng-santur icracısı olduğu Evliya Çelebi tarafından bildirilmektedir.

Bestekarlığı ve müzik ve müzik teorisi çalışmalarını himayesinin yanı sıra divanıyla da öne çıkan Bayezid, Türkçe 144 gazel, 1 kıt’a, 4 matla, 1 murabba, 1 nazım, 2 müfred ve Farsça 14 gazel, 1 kıt’a ve 2 matla türlerindeki şiirlerini bu divanda toplamıştır (Bayram, 2008).
2 Ayrıca günümüz TRT Repertuarında Bayezid’e ait olduğu bildirilen 10 peşrev ve 9 saz semaisi mevcuttur. Bu eserler Arazbar Zemzeme, Aşiran Bûselik, Dügah, Evç, Neva, Nişabur ve Rahat’ül Ervah makamlarındadır.

Selimî mahlasıyla şiirler yazan I. Selim (1512-1520) ve oğlu Muhibbî mahlasıyla şiirler yazan I. Süleyman’ın (1520-1566) divanları olduğu bilinmektedir. Mısır’ın fethiyle tüm Müslüman dünyasının aynı zamanda halifesi olma unvanını kazanan ve Osmanlı padişahlarına da bu unvanı kazandıran I. Selim’in Bekir Sıtkı Sezgin, Alişenozan ve Saadettin Kaynak tarafından bestelenerek günümüze gelmiş güfteleri bulunmaktadır.

Osmanlı padişahları arasında ilk Farsça divana sahip olan I. Selim’e ait aşağıdaki güfte ise Tanburi Ali Efendi (Sipihr Beste), Sultan Mehmet Vahdeddin (Sûznak Şarkı) ve Udi Hafız Mehmet Eşref Bey (Hicazkar Beste) tarafından bestelenmiştir.
Merdüm-i dîdeme bilmem ne füsûn etdi felek
Giryemi kıldı füzûn, eşkimi hûn etdi felek Şiirler pençe-i kahrımdan olurken lerzan Beni bir gözleri ahûya zebûn etdi felek

16. yüzyılda Osmanlı’nın en geniş sınırlarına ulaşmasını sağlayan Kanûni Sultan Süleyman’a sunulmuş olan tezkireler, dönemin edebi yaşamındaki canlılığı da ifade etmektedir. Osmanlı edebiyatında ilk, Türk edebiyatında ise ikinci şuara tezkiresi olarak bilinen “Heşt Behişt” Sehi Bey tarafından yazılmış ve 1538 yılında I. Süleyman’a sunulmuştur.
Türk edebiyatının
ilk tezkiresi olan ve Herat Sarayı’ndan Ali Şir Nevai tarafından yazılan “Mecalisü’n-Nefayis”’ten de izler taşıyan bu eseri Latîfî tarafından 1546’da I. Süleyman’a sunulan “Tezkiretü’ş-şu’ara” ve “Tabsıratü’n-nuzama” adlı eserler izlemiştir (İsen, 2010: 27). Söz konusu tezkireler, dönemin padişahlarının askeri, siyasi başarıları veya başarısızlıklarına ve 16. yüzyıldaki saray hayatına da ışık tutmaktadır .

Muhibbî mahlaslı Sultan Süleyman’ın şiirleri Alaeddin Yavaşça ve Hüseyin Saadettin Arel tarafından bestelenmiştir. Aşağıda Arel tarafından bestelenen Evcara Durak’ın güftesi görülmektedir.
Aşıkın gitmez dilinden, hiç bu hûy ü hay-i aşk Tutsa ger arz u semayı serteser gavga-yi aşk Ka’rına erişmedim mahî olup, kasd eyledim Tûl ü arzı yok aceb umman imiş derya-yi aşk
Bezmi gamda çenk gibi hem inlemek kanûn olur Her kimin gönlünde kala bu sevda-yi nayi aşk Kendi halinde yürürken başıma sultan idim

Eyledi derd ü belaya mübtela sevda-yi aşk Ey muhibbî alem içre sana aşıklık haram Bu melamet kûyi içre ol sen rüsva-yi aşk

Kanunî Sultan Süleyman’ın oğlu II. Selim’in (1566-1574) ve torunu III. Murad’ın (1574- 1595) şiirlerinden oluşan divanları olduğu, III. Murad’ın oğlu III. Mehmed’in ise şiirler yazdığı bilinmektedir. Bununla birlikte III. Murad’ın bir sabah namazına uyanamadığı için yazıp, bestelediği rivayet edilen, günümüzde Kürdi, Evç, Irak gibi pek çok makamda notaya alınsa da, Ali Ufki’nin “Mecmua-i Saz ü Söz” adlı eserinde Eviç Faslı içerisinde kaydedilen “Uyan Ey Gözlerim” mısralı ilahi, bir padişahın kaleminden çıkması açısından çok manidardır. İlahinin 1, 2 ve 5. kıtaları aşağıda görülmektedir.

Sultan III. Murad Uyan Ey Gözlerim Gafletten Uyan Osmanlı Sanatçı Hakanlar Şiir Ve Edebiyatı
Sultan III. Murad Uyan Ey Gözlerim Gafletten Uyan Osmanlı Sanatçı Hakanlar Şiir Ve Edebiyatı

Uyan ey gözlerim gafletten uyan

Uyan uykusu çok gözlerim uyan Azrail’in kastı canadır, inan

Uyan ey gözlerim gafletten uyan, Uyan uykusu çok gözlerim uyan

Seherde uyanırlar cümle kuşlar Dill-u dillerince tesbihe başlar evhid eyler dağlar taşlar ağaçlar

Uyan ey gözlerim gafletten uyan, Uyan uykusu çok gözlerim

Benim, Murad kulun, suçumu affet Suçum bağışlayub günahım ref’ et Resûl’ün sancağı dibinde haşret.
Uyan ey gözlerim gafletten uyan, Uyan uykusu çok gözlerim uyan

1603-1617 yılları arasında 14 sene tahta kalan, 14 yaşında tahta çıkan, 14. padişah I. Ahmed (III. Mehmed’in oğlu) de aynı zamanda şair olan ve şiirleri bestelenen padişahlar arasındadır. Ahmedî ve Bahtî mahlasıyla şiirler yazan ve tarihi yarımadada bulunan ünlü Sultan Ahmet Camii’ni yaptıran I. Ahmed’in “Bahtî Divanı” Fatih Millet Kütüphanesi’nde bulunmaktadır (Özpekel, 1999: 615). Şiirlerinin konusu genellikle tarihi menkıbeler, tabiat ve günlük hayat tecrübelerinden oluşmaktadır (İsen ve Bilkan, 1997: 279).

Hafız Kumral, Cevdet Çağla ve Hüseyin Saadettin Arel gibi bestekarlar tarafından şiirleri bestelenen I. Ahmed’in Pençgah makamında ve tevşih formunda bestelenen güftesi aşağıda görülmektedir. Eser Hafız Kumral’a ait olmakla birlikte, bazı kaynaklarda Itri’ye de atfedilmektedir (Ergun, 1942: 65).

N’ola tacım gibi başımda getürsem daim Kadem-i resmidir ol Hazreti şah-ı Resûlün Gül-i gülzar-ı nübüvvet o kadem sahibidir Ahmedî durma yüzün sür kademine o gülün
I. Ahmed’in oğlu IV. Şah Murad (1623-1640) küçük yaşta tahta çıkması ve erken yaşta vefat etmesine rağmen, Bağdad Fatihi ve Şah Murad mahlasıyla yaptığı saz eserleriyle tanınmaktadır. Der makam-ı Hüseyni (Değişmeli), Der makam-ı Hüseyni (Düyek), Der makam- ı Hüseyni (Berefşan), Der makam-ı Hüseyni “Tozkoparan” (Düyek) isimli eserleri “Kantemir Edvarı”nda tespit edilmiştir. Edvarda tespit edilen Hüseyni eser sayısının 52 olması padişahın da dönemin bestekarları gibi bu makamı tercih ettiğini göstermektedir.

3 Mecmua’da Şah Murad’a ait eserler: Hüseyni Faslı: Peşrev-i Şah Murad 38,39-1, Pişrev-i Şah Murad 50-51-1, Muhayyer Faslı: Türki Beray-ı Fethi Bağdad 94-3 (Askerin üstünde bir seyir gördüm), Bayati Faslı: Sema’î Sultan Murad Han Fatih-i Bağdad (Gelse nesîm-i suh ile) 149-1, Fasl-ı Eviç: Pişrev-i Şah Murad 253-1, Faslı Uzzal: Pişrev-i Şah Murad 269-270.

Gelse nesîm-i subh ile müjde şeh-i bahardan İtse halas bülbül-i mihnet-i intizardan
İrdi Murad’a sakiya cûş-i hum ile bu Murad Kurtulmaz mı dil dahî keşmekeş-i humardan (Güftedeki mahlas kullanımından güfte ve bestenin IV. Murat’a ait olduğu anlaşılmaktadır.)

Kantemir’den yaklaşık 40-42 yıl kadar önce yine bir gayrimüslim o

Sultan II. Mahmud Musikişinas Bestekar Hattat Ve Şair Padişah Sultanları 2. Tugra Han Portreli
Sultan II. Mahmud Musikişinas Bestekar Hattat Ve Şair Padişah Sultanları 2. Tugra Han Portreli

larak saraya giren, Enderûn’dan yetişerek, sarayda baş tercümanlık görevine kadar yükselen Ali Ufki güncel, askeri ve siyasi hayatta yaşanan pek çok olayı mecmuasında (Mecmua-i Saz ü Söz) kaydetmiştir. IV. Murad’ın Bağdat seferleriyle ilgili verdiği eserlerden biri olan “Türki Beray-i Sefer Bağdad” Sn. Hakan Cevher ve Sn. Şükrü Elçin’in “Mecmua-i Saz ü Söz” tıpkıbasım ve transkripsiyonlarından incelenerek,  aktarılmıştır. (1,3 ve 5. kıtalar)

Askerin üstünde bir seyir gördüm Alioğlu dua it Sultan Murada
İnşallah gaziler Bağdad alınır Bir günü bin eylesûn hem ömrü ziyade İmam A’zam türbesinin üstünde Şahına kuvvet eyle geldik Bağdada Ezanlar okunur namaz kılınır Eksiklik kimdedir şimdi bilünûr
Kahraman beyleri askerin derer Kimi şehid olur murada erer Osmanlı şahindir üstüne konar Şahin pençesine giren yolunur

Söz konusu mecmua Osmanlı-Türk Müziği repertuarına ait toplam 544 sözel ve çalgısal eser içermektedir. Bu eserlerin büyük bir bölümü askeri başarılar, zaferler ve padişahlara methiyeler şeklinde ve peşrev, murabba, sözel ve çalgısal semai, türkî, şarkî, raksiyye, tekerleme, varsağı, ilahi, yelteme, tesbih, savt ve nakş formlarında bestelenmiş, bestekarı belli ya da anonim kaynaklı eserlerdir.

Air Bestekar Osmanlı Padişahlarından Müzik Ve Beste Esintileri Resimleri Sarayı Müzikleri Ottoman Empire Türk Kimdir Nedir Bilgi
Air Bestekar Osmanlı Padişahlarından Müzik Ve Beste Esintileri Resimleri Sarayı Müzikleri Ottoman Empire Türk Kimdir Nedir Bilgi

Mecmuanın 1650 yıllarında yazdığı düşünüldüğünde, kendisinden önceki ve kendi dönemiyle birlikte belki de 100 yıla yakın bir döneme ışık tutan önemli bir yazma eser olduğunu söylemek mümkündür.

Ali Ufki ayrıca “Saray-ı Enderun” isimli kitabında Topkapı Sarayı içerisinde müzik icra edilen mekanı meşkhane olarak isimlendiren ilk kişidir. Çağdaşı Evliya Çelebi de

seyahatnamesinde saray içerisinde özellikle içoğlanların yetiştirildiğinden ve onlara Seferli Odası’nda müzik eğitimi verildiğinden bahsetmektedir (Çelebi, 1983: 245).

Karlofça Anlaşmasının imzalandığı dönemin padişahı II. Mustafa’nın (1695-1703) da Hafız Hüseyin Tolan, Hafız Hüseyin Sebilci, Dede Efendi ve özellikle Ali Şirugani Dede tarafından bestelenerek, günümüze ulaşmış şiirleri bulunmaktadır. Aşağıda İkbali mahlasını kullanan II. Mustafa’nın Nevrûz makamında ve ilahi formunda bestelenen güftesi görülmektedir.

Şermsar etme Huda’ya rûz-i mahşerde beni Hürmetin Hatem’in yandırma dûzahta beni Mu’terifim ben günahıma mukırrim cürmüme Enbiya vü mürselîn içre hacîl etme beni Şimdilik İkbali’ya daldım amîk-ı hayrete
Lutf ile tut destimi ya Rab düşürme kürbete Diler isen ko cahîme, diler isen cennete Enbiya vü mürselîn içre hacil etme beni
Karlofça Anlaşması’nın ardından geçen 12 yıllık “savaşta sükûnet” dönemi, III. Ahmed’in saltanatının ikinci bölümünü kapsamakta ve bu devir tarihçiler tarafından yetiştirilen çiçeğe atfen, Lale Devri olarak ifade edilmektedir.

Osmanlı Padişahı, Sultan 3. Selim Kimdir. Ottoman Empire Ottomano Sultano, Padishah, İmperial Of Ottomane Üçüncü Bestekar Beste Nota Makam Ney Neyzen
Osmanlı Padişahı, Sultan 3. Selim Kimdir. Ottoman Empire Ottomano Sultano, Padishah, İmperial Of Ottomane Üçüncü Bestekar Beste Nota Makam Ney Neyzen

Sanat ve sanatçıya verilen desteğin arttığı bu yıllar Osmanlı-Türk Müziği’nin Itri ve Hafız Post’tan sonra tırmanışa geçtiği bir dönemi de simgelemektedir.

Ali Ufki’nin “Mecmua-i Saz ü Söz”, Dimitri Kantemir’in “
Kitabü’l İlmil Mûsiki ala Vechil Hurûfat”, Kutb-i Nayi Osman Dede’nin “Rabt’ı Ta’birat-ı Musiki”, Mehmed Esat Efendi’nin “Atrabül’l Asar fi Tezkireti Urefai’l Edvar” adlı eserleri, Evliya Çelebi’nin Seyahatnamesi ve Hafız Post’un Güfte Mecmuası 17. yüzyıl ile 18. yüzyılın ilk yarısında Osmanlı-Türk Müziği’ndeki bu tırmanışın tespit edilebileceği, dönemin müzik yaşamına ışık tutan önemli teorik ve tarihsel kaynaklardır.
Osmanlı’nın 67. şeyhülislamı Mehmet Esad Efendi’nin Lale Devri Sadrazamı Damat İbrahim Paşa’ya ithaf ettiği ilk müzisyenler tezkiresi “Atrabül’l Asar fi Tezkireti Urefai’l Edvar” adlı yazma eserde, 17. yüzyılın ikinci yarısı ve 18. yüzyılın ilk çeyreği boyunca adı geçen bestecilerin sayısı 97’dir (I. Ahmed-III. Ahmed).

Ali Ufkî Bey Bobowski Klasik Türk Musikisi Bestekârı Santûrî Müzikolog Ve Mecmua I Sâz ü Söz Adlı Nota Ve Güfte Mecmuası Müellifidir
Ali Ufkî Bey Bobowski Klasik Türk Musikisi Bestekârı Santûrî Müzikolog Ve Mecmua I Sâz ü Söz Adlı Nota Ve Güfte Mecmuası Müellifidir

Üstelik bu sayının içerisinde ses ve çalgı icracıları, gayrimüslim besteciler ve müzik teorisyenleri bulunmamaktadır. Bu sebeple 97 sayısı Osmanlı-Türk Müziği’nin 15. yüzyılda sanat ve sanatçıya büyük ilgi ve destek gösteren II. Murad’tan sonra önemli bir tırmanışa geçerek, Arap ve Fars müzik geleneğinden bağımsız olarak varlığını ispat ettiğini göstermektedir. Osmanlı-Türk Müziği konusundaki çalışmaları ile bilinen Sn. Cem Behar’ın konuyla ilgili söylemi aşağıdaki gibidir: “İstanbul merkezli özgün Osmanlı/Türk Musikisinin gerek beste, gerekse icra üslubu açısından daha önceki Arap veya Fars geleneklerinden farklı olduğunu ve Fars benzeri bir müzik geleneğinden gelen bir müzisyenin İstanbul’da yadırgandığını belirten birçok ifade “Atrabü’l ‘Asar”da mevcuttur” (Behar, 2012: 74).
Edebiyat ve sanat açısından bu derece zengin bir dönemin padişahı olan III. Ahmed’in (1703-1730) Necîb mahlasıyla şiirler yazdığı bilinmektedir (Erdemir, 1999: 332). Bunlardan birkaçı Tosunzade, Yusuf Çelebi ve 20. yüzyıl bestekarı Arif Sami Toker tarafından bestelenmiştir.
Lale Devri’nin kazandırdığı ivme ile 1730 yılında III. Ahmed’ten sonra tahta geçen I. Mahmud (1730-1754) 21 peşrev ve 16 saz semaisi günümüze gelmiş olan önemli bir bestekar ve aynı zamanda Sebkatî mahlasıyla şiirler yazan bir şairdir (Erdemir, 1999: 414). Bestelediği eserlerin makamlarının pek çoğunun adı “Mecmua-i Saz ü Söz” ve “Kantemir Edvarı”nda geçmektedir. Hicaz, Hisar, Nikriz, Buselik, Eviç, Acem Aşîran, Beyati, Mahur, Uşşak, Şehnaz, Karcığar, Muhayyer, Sultanî Irak, Dilkeşhaveran, Aram-ı Dil, Neveser, Nevkeş, Hicaz-i Irak, Şevkaver, Uşşak Muhalif Makamlarında peşrev ve saz semaileri bulunan padişah, sekil 4’te görülen Dertli Uşşak Peşrevi ile ün kazanmıştır (Özpekel, 1999: 618).

Osmanlı-Türk Müziği’nde padişah bestekarlar denildiği zaman, belki de ilk akla gelecek şahsiyetlerden biri gerek tanbur ve ney icracılığı, gerek terkib ettiği makamları, gerek besteleri, gerekse müzik teorisi çalışmaları ile III. Selim’dir (1789-1807). Kırımlı Hafız Ahmet Kamîl Efendi, Kemani Ama Corci, Musahip Kemani Hızır Ağa, Ortaköylü bestekar Tanburi İsak’tan yetişmiş olan III. Selim devlet düzeni ve batılılaşma hareketiyle uğraşırken, bir yandan da müzik alanında yeni bir çığır açmıştır. Döneminin ünlü bestekarları Vardakosta Ahmed Ağa, Arif Mehmed Ağa, Abdülhalim Ağa, Sadullah Ağa, Küçük Mehmed Ağa gibi üstatlar ile ortak fasıllar besteleyerek bu geleneği yerleştiren III. Selim’in günümüze 1 ayin, 1 durak, 1 tevşih, 2 ilahi, 12 peşrev, 11 saz semaisi, 1 kar, 10 beste, 10 semai ve 204 şarkısının ulaştığı bilinmektedir.
Padişah III. Selim siyasi ve askeri alanda uyguladığı yenilikçilik hareketlerini, yeni makam, terkib ve takımlarında da göstermiştir. Acem Bûselik, Arazbar Bûselik, Dilnevaz, Evcara, Gerdaniye Kürdî, Hicazeyn, Hüseynî Zemzeme, Hüzzam-ı Cedîd, Isfahanek, Muhayyer-Sünbüle, Neva Bûselik, Neva Kürdî, Pesendîde, Rast-ı Cedid, Sûz-i Dilara, Şevkefza, Şevk-i Dil ve Şevkutarab makamlarını terkib eden III. Selim’in şiirlerinde kullandığı mahlas İlhamîdir.

Kendi makam terkipleriyle birlikte, Kutb-i Nayî Osman Dede’nin torunu Yenikapı Mevlevihanesi Şeyhi Abdülbaki Nasır Dede’ye hazırlattığı müzik teorisi kitabında makam terkiplerinin çoğaltılmasını isteyen, 14 ana makam ve 136 terkip olmak üzere, toplam 150 makamı Nasır Dede’ye tanımlattıran da III. Selim’dir (Tura, 1997: 3). Sistemci Okul geleneğinden gelen 12 makam anlayışının ilk defa 14 sayısına ulaştığı ve yine ilk defa edvar geleneğinden uzaklaşılarak, makamların seyir yapılarına göre tarif edildiği bu kitabın içeriğinde, Nasır Dede’nin olduğu kadar yenilikçilik hareketiyle bilinen III. Selim’in de payı büyüktür. Padişahın kendi terkip ettiği Pesendîde makamında bestelediği saz semaisi meşk silsilesi Tanburi İsak’a dayanan Sn. Alaeddin Yavaşça Koleksiyonundan alınmıştır.

Şiirlerinde Adlî mahlasını kullanan II. Mahmud (1808-1839), ilga ettiği Yeniçeri ocağı ile birlikte kapanan (1826) Mehterhane’nin yerine Muzika-yı Hümayun’u kurmuş, batı müziği eğitimini sarayda resmen başlatmıştır. Böylece gelenekten gelen ve İsmail Dede Efendi, Şakir Ağa, Sadullah Ağa gibi büyük besteciler tarafından izlenen üslupla birlikte, sarayda batı müziğine de yer verilmiştir (Mantran, 2000: 190). Muzıka-yı Humayun’un başına getirilmiş olan İtalyan şef Donizetti, 1827’de II. Mahmud’a ithaf ettiği ilk “Marş-ı Sultanî” bestesini yaparak, batı müziğinin saraydaki yerini resmi olarak belgelemiştir. Tüm bu icraatlarıyla birlikte, II. Mahmud’un eserlerinde kullandığı üslup, makamsal müziği çok iyi bildiğini ve Osmanlı-Türk Müziği’ni iyi özümsediğini de göstermektedir. Örneğin, Topkapı Sarayı’nın arkasında bulunan Serdab Kasrı’nda padişah II. Mahmud’un emriyle yapılan bir huzur faslını 20. yüzyılın ünlü müzikoloğu Rauf Yekta aktarmaktadır.

Ocak 1834’te padişah huzurunda yapılan küme faslına hanende olarak, Dede Efendi, Dellalzade İsmail Ağa, Şakir Ağa, Çilingirzade Ahmed Ağa, Suyolcu Salih Efendi, Kömürcüzade Hafız Efendi, Basmacı Abdi Efendi, sazende olarak ise Said Efendi (neyzen), Rıza Efendi (kemani), Mustafa Ağa, Ali Ağa (kemanî), Numan Ağa, Zeki Mehmed Ağa, Keçi Arif Ağa ve Necib Ağa (tanbûrî) katılmışlardır. Dönemin çok değerli bestekar, icracı, hanende ve sazendeleri olan bu müzisyenlerin katıldığı Ferahfeza Faslı sonunda II. Mahmud’un Dede’ye takmış olduğu murassa nişan-ı iftihar dahi, padişahın Osmanlı- Türk Müziği’ne verdiği değeri kanıtlar niteliktedir (Yekta, 2000: 172-178).
Udi Ali Salahi Bey, Hüseyin Saadettin Arel, Şikarizade Ahmed Efendi, Münir Nurettin Selçuk, Ali Şirugani Dede gibi bestekarlar tarafından Adlî mahlasıyla yazdığı şiirleri bestelenen
II. Mahmud’un elimize ulaşmış 26 eserinden 23’ü şarkı formundadır

II. Mahmud’un büyük oğlu Abdülmecid (1839-1861) Osmanlı-Türk Müziği’nden çok, batı nağmelerine ilgi duyan, Avrupa’dan icracı ve bestecileri davet eden, batılı pek çok müzik formunun saraya ve bu vesile ile İstanbul’un batılı anlayışla kurulmuş olan yeni icra mekanlarına girmesini sağlayan bir padişahtır. Donizetti Paşa’nın “Mecidiye Marşı”nın, saraya davet edilen Franz Liszt tarafından padişaha çalındığı performans 1847’de ilk piyano resitali olarak kayıtlara geçmiştir. Donizetti Paşa, Abdülmecid’in isteği üzerine, saray kadınlarından oluşan 80 kişilik bir orkestra kurmuş, özel gün ve eğlencelerde bu orkestra da görev almıştır.
Örneğin Abdülmecid devrinin son yıllında (Vahdeddin’in doğumunda-1861) mabeyn bando takımının bahçede, harem takımının ise bahçe kapısı paravana arkasında münavebe ile çaldıkları saray ve harem hayatının yakın tanıklarından Leyla Saz (1845–1936) tarafından bildirilmektedir (Gazimihal, 1955: 51). Tüm bu gelişmelere rağmen, Osmanlı-Türk Müziği’ne ilgisi olmasa dahi, Abdülmecid müzik tarihinde şarkı formuna önemli bir ivme kazandıran Hacı Arif Bey gibi bestekarları himaye ve küçük yaşta saraya girmelerine öncülük etmiştir.
Şair, ressam, bestekar ve neyzen Abdülaziz’in (1861-1876), hem Osmanlı-Türk Müziği, hem de batı müziği formlarında eserler verdiği bilinmektedir. Osmanlı-Türk Müziği ile olduğu kadar, batı müziğiyle de ilgili olduğu tespit edilen Abdülaziz, savaş dışında batıya giden ilk padişah olma titrine sahiptir. Fransa, İngiltere, Prusya ve Avusturya’yı ziyaret eden padişahın, bu gezi sırasında “Crystal Palace”ta verilen konserde “La Gondolle Barcarolle” adlı eserinin çalındığı, İngiltere’de yayınlanan Pall Mall isimli ünlü bir gazetede haber olarak yayınlanmıştır (Toker, 2012: 166). Ayrıca Emre Aracı da Abdülaziz’in batı müziğine yönelik eserleri arasında “Invitation A la Valse”, “La Gondolle Barcarolle”, “La Harpe Caprice” ve “Polka”nın bulunduğunu bildirmektedir (Aracı, 1998: 29).
Bat müziğine yakınlığıyla birlikte, Beşiktaş Mevlevihanesi Şeyhi Said Dede’nin oğlu Neyzen Yusuf Paşa’dan ney meşk etmiş olan Abdülaziz, piyano ve lavta icracılığıyla da ün kazanmıştır. Günümüze şarkıları ile birlikte, çalgı bestekar ve icracıları tarafından çok bilinen Hicaz bir sirto bırakan Abdülaziz’in sadece bu eseri bile, bestekarlık gücünü ve Osmanlı-Türk

Müziği ile yakın ilişkisini kanıtlamaya yeterlidir. Abdülaziz’in Hicaz Sirtosu

Abdülmecid’in oğlu olarak Osmanlı tahtında sadece 3 ay kalan V. Murad (1876) ile ilgili belgelerden çalgı icracısı olduğu tespit edilmektedir. Örneğin, Leyla Saz V. Murad’ın iyi derece piyano ile birlikte flüt ve alaturka kemençe ile uğraştığını bildirmektedir (Gazimihal, 1939: 145- 146). Ayrıca aşağıdaki güftesinin Hacı Faik Bey tarafından Nihavend makamında ve şarkı formunda bestelendiği bilinmektedir.

Namuradım taliim avaredir Bir gün etmez mi felek bahtın küşad Derdime ancak visalin çaredir Vuslatınla hatırım olmaz mı şad Zahmı hicranınla dil sad paredir Namuradım bermurad et bermurad Derdime ancak visalin çaredir Vuslatınla hatıram olmaz mı şad
Abdülmecid’in bir diğer oğlu olan V. Mehmed’in (Reşad) müzikle ilgilendiği ve bir Nihavend peşrevi olduğunu , ayrıca bugün dahi eğitime açık olan ilk Türk Müziği eğitim kurumunun (Darülelhan-İstanbul Üniversitesi Belediye Konservatuarı) onun döneminde kurulduğunu (1917) belirtmek gerekmektedir

SONUÇ

Osmanlı’da padişahların bazen amatör, bazen de profesyonel müzik ilgilisi oldukları, müzik meclisleri ve müzik teorisi çalışmalarını himaye ettikleri, kendilerine sunulan tezkireler,

Mecmualar ve teorik eserlerinin dönemlerindeki müzik çalışmalarına önemli ivmeler kazandırdığı tespit edilmektedir.
II. Murad bizzat müzisyen olmasa da, şair ve müzik teorisi çalışmalarına yön veren, edebiyat ve müzik meclisleri ile kendinden sonra gelecek dönemlere önemli kapılar açan bir padişahtır. Anadolu Edvâr geleneği onun müzik teorisi çalışmalarını desteğiyle yerleşmiş, kurduğu edebiyat meclisleri oğlu II. Mehmed’in divan sahibi ilk padişah olmasına vesile olmuştur.

II. Bayezid hem bestekâr, hem şair olarak bilinen ve eserleri edvâr kitabında tespit edilen bir padişahtır. I. Selim, I. Süleyman, III. Murad, I. Ahmed, II. Mustafa, III. Ahmed, III. Selim, II. Mahmud V. Murad, genellikle 18-19 ve 20. yüzyıl bestekârları tarafından şiirleri bestelenen birer şairdirler ve yukarıda da belirtildiği gibi çoğunun divanı bulunmaktadır.

IV. Murad ve I. Mahmud genellikle dönemlerinde en çok kullanılan makamlardan besteledikleri saz eserleriyle tanınmışlardır ve onların yapıtları yine dönemlerine ait yazma eselerde (Ali Ufki ve Kantemir’in eserleri) müzik yazısıyla tespit edilmiştir.

Osmanlı-Türk Müziği’nin sözlü repertuarının hemen her türüne önemli katkılarda bulunan III. Selim ayin, durak, tevşih, ilâhi gibi dînî müzik formlar, peşrev ve saz semaisi gibi enstrümantal formlar, kâr, beste, semai gibi büyük sözlü formlar ve şarkı formunda pek çok eserler vermiş, makamlar terkib etmiş ve bu terkiblerinden yeni eserler bestelemiş önemli bir devlet adamıdır.

Bir yandan askerî ve siyasî düzene yenilik hareketleri getirmeye çalışırken, bir yandan da gelenekten gelen 12 makam anlayışından kopuş döneminin padişahı olmuş, farklı bestekârlar tarafından bestelenen ortak fasıl geleneğini başlatmıştır.

III. Selim’den sonra, II. Mahmud, Abdülaziz, V. Murad, V. Mehmed ve VI. Mehmed’in dönemlerinde batılılaşma hareketlerine uyum sağladıkları ve batı müziği eserlerinin dışında genellikle şarkı formunu kullandıkları görülmektedir.
Bu çalışmada bahsedilen bestekâr padişahların eserleri incelendiğinde, hemen hepsinin Osmanlı-Türk Müziği’ni, form, usul ve makamlarını oldukça iyi özümsediği anlaşılmaktadır.

Kendi bestekârlıklarıyla beraber, onlara yazılan ve ithaf edilen eserler, zaman zaman dönemin repertuarına, zaman zaman tarihsel ve kültürel yapısına ve icra mekânlarına göndermeler yapmakta, ışık tutmaktadır. Bu veriler bağlamında, bizzat şair-bestekâr olan ya da müzik alanına meclisleri ve hamilikleriyle yön veren padişahların müzikteki izlerini Osmanlı’nın yüzlerce yıllık tarihi içerisinde hiç kopmadan takip etmek mümkündür.

KAYNAKÇA

ARACI, Emre (1998). “Londra Cyrstal Palace’da Sultan Abdülaziz Onuruna Verilen Konser”, Toplumsal Tarih, S. 29, 49. BAYRAM, Yavuz (2008). Amasya’ya Vâli Osmanlı’ya Pâdişâh Bir Şâir Adlî Sultân İkinci Bâyezîd Hân-ı Velî, Hayatı, Şahsiyeti, Şâirliği, Divanının Tenkitli Metni, Amasya: Amasya Valiliği.

BEHAR, Cem ( 2012). Şeyhülislamın Müziği, İstanbul: Pan Yayıncılık.

ERDEMİR, Avni (1999). Anadolu Sahası Musikişinas Divan Şairleri, Ankara: Türk Sanatı ve Eğitimi Vakfı Yayınları.

ELÇİN, Şükrü (1975). Ali Ufki-Mecmua-i Saz ü Söz, Ankara: Kültür Bakanlığı Yayınları.  ERGUN, Saadettin Nüzhet (1942). Türk Musikisi Antolojisi, İstanbul: Rıza Koşkun Matbaası, C.1. CEVHER, Hakan (2003). Hâzâ Mecmuâ-i Saz ü Söz, İzmir.

ÇELEBİ, Evliya (1983). Seyehatnâme, çev. İsmet Parmaksızoğlu, Ankara: Kültür Bakanlığı Yayınları.

DOĞRUSÖZ, Nilgün (2012). Yusuf Kırşehri’nin Müzik Teorisi, Kırşehir Valiliği Yayınları.

İSEN, Mustafa (1998). Tezkireden Biyografiye, İstanbul: Kapı Yayınları.

İSEN, Mustafa, BİLKAN, Ali Fuat (1997). Sultan Şairler, Ankara: Akçağ Yayınları.

GAZİMİHAL, Mahmut Ragıp (1955). Askeri Muzıkalar Tarihi, İstanbul: Maarif Basımevi.

GAZİMİHAL, Mahmut Ragıp (1939). Türkiye Avrupa Musiki Münasebetleri, İstanbul: Numune Matbaası.

KANTEMİR, Dimitri (2001).  Kitâbu’l İlmi’lMûsikî alâ Vechi’l-Hurûfât, Yayına Hazırlayan: Yalçın Tura, İstanbul: Yapı Kredi Yayınları.

KILIÇ, Atabey (1993). “Fatih Devri Türk Edebiyatına Genel Bir Bakış”, Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, S.14/1,85-92.

KUT, Günay (2014). “Payitaht İstanbul’un Sultan Şairleri (Seyf Ve’l Kalem Sahipleri)” İlmî Araştırmalar: Dil, Edebiyat,Tarih İncelemeleri, S.9, s. 161-178.

MANTRAN, Robert (2000). Osmanlı İmparatorluğu Tarihi II, çev. Server Tanilli, İstanbul: Adam Yayınları.

ÖZCAN, Nuri (1996). “Osmanlılarda Musiki”, Osmanlı Ansiklopedisi, Tarih-Medeniyet Kültür, İstanbul: İz Yayıncılık, C.3.

ÖZPEKEL, Osman Nuri (1999). “Şair ve Bestekâr Osmanlı Padişahları”, Osmanlı Ansiklopedisi, Ankara: Yeni Türkiye Yayınları, C. 10, s. 607-627.

TOKER, Hikmet  (2012). “Sultan Abdülaziz’in Müzisyen Kişiliğiyle İlgili İngiltere’de Yayınlanmış Bir Makale Sultan and His Music”, Milli Saraylar, S. 10, s. 165-171.

TURA, Yalçın (1997). Abdülbaki Nasır Dede ve Tehkik ü Tahkik, İstanbul: Pan Yayınları.

USLU, RECEP (2002). “Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Müzik Teorisi Eserleri”, Türkler Ansiklopedisi, Ankara: Yeni Türkiye Yayınları, C.12, s. 443-448.

ÜNAL, Mehmet, PEKAŞ, Mehmet   (2013). Latîfî Tezkiresinde Osmanlı Saray Hayatı ve Sultan Şairlerin Tasviri”,

International Burch University Uluslararası Türk Dili ve Edebiyatı Kongresi (21), YEKTA, Rauf (2000). Esâtîz-i Elhân, İstanbul: Pan Yayınılık.

Nota Arşivi

Gözde Çolakoğlu Sarı, Kişisel Arşiv
Yine Abdülmecid’in oğlu olan VI. Mehmed’in (Vahdeddin) günümüze 41 şarkısının ulaştığı tespit edilmektedir. Çok iyi bir bestekar olan ve Türk Müziği’nin çeşitli makamlarında bestelediği eserlerden makam bilgisinin oldukça kuvvetli olduğu anlaşılabilen son padişahın, notası 20. yüzyılın ünlü ney icracısı Halil Can tarafından kaleme alınmış Sûz-i Dil Şarkısı vardır

CEVAP VER